Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Bir önceki oyunu ve 100. yıl arasında farklar çok fazla arkadaşlar ve ilk işim takımlara bakmak oldu. Dış mihraklar (!) sebebiyle bazı takım isimleri ve oyuncular saçma sapan hallerde. Bu kez takımlar tam, bir - iki bisikletçinin adı dışında da can sıkan hiçbir şey yok. Onlar da çok mu canınızı sıkıyor? “Name Editor” altından doğrusunu yazın, rahatlayın.
Takımlar menüsünün çok başarılı olduğunu altını çizerek belirtmek istiyorum. Örneğin, Team ArgosShimano’yu seçtiniz, takımın mayosu tamamen aynı, bisikletler genel olarak oyunda tek marka fakat renkler takım renklerine göre değişiklik gösteriyor. Bisikletçi sıralamasında tırmanışçı mı, “sprinter” mı, yoksa bütün koşullarda başarı gösterebiliyor mu, hepsi belirtiliyor. Marcel Kittel’i seçtim mesela (Başkasını seçemem, favorim!) ve kendisi hakkında bilgilere hemen erişebiliyorsunuz. Marcel 25 yaşında, bir sprinter ve sprint etaplarında onu kontrol etmeyi seçtiğinizde dayanıklılığı ve hızı ciddi anlamda fark ediliyor. “Adam seçmek” dedim, yanlış duymadınız; her etap öncesi ister favorinizi, ister o etaba en uygun sporcuyu seçip onu kontrol ediyorsunuz. Kontroller başta biraz zorlasa da 200 km’lik bir etap sonunda nerede vites değiştirmeniz gerektiğini, “peloton” ve kaçış grubu stratejilerini az çok çözmüş oluyorsunuz zaten. Bisikletçilerimizin mayolarının sırt kısmındaki ceplerine de yarış öncesi iki parça yiyecek koyup yarış içinde enerji kazanımı için doğru yerlerde beslemek gerekiyor. Bir sprinter’ı yönetmek kısmen daha kolay, fakat bir tırmanışçı kolay yetişmiyor. O yüzden ilk pratiklerinizde sprinter seçerek ilerlerseniz, tırmanış etaplarında daha deneyimli bir şekilde tırmanışçıyla yolunuza devam edebilirsiniz. Kontroller için kolay demiştim; R1 / RB tuşuyla önünüzdeki bisikletçiye kilitlenme durumu var ki uzun etaplarda hayat kurtarıyor. Peloton içindeyseniz ve enerjinizi korumanız gerekiyorsa R1 / RB tuşundan elinizi çekmeyin. Bütün bunlar olurken takımdaki arkadaşlarınızı yanınıza çağırma gibi komutlar da var. Bu da peloton’dan kaçış grubuna olan ataklarda çok işe yarıyor.
Her takımın dört farklı derece ödül sistemi de var ve size verilen görevleri tamamladıkça platinden, bronza kadar kapıyorsunuz ödülleri. 21 etap arasından istediğinizden başlayabildiğiniz gibi, etapları sırayla da tamamlayabilirsiniz, karar size kalmış. Bunun dışında multiplayer seçeneği de bulunuyor oyunda; Versus modunda bir arkadaşınızla mücadele edebildiğiniz gibi, takım arkadaşı olma seçeneğiyle de keyifli vakit geçirmeniz mümkün. Takım koçu olma seçeneğini atlamayalım, o da bulunuyor.
Gelelim teknik detaylara... Oyun mekanikleri oldukça tatminkâr, müzikler tempoya uygun ama benim en sevdiğim nokta, her etap öncesi hazırlanan ve etap bilgilerini gösteren sinematikler oldu. Etap bölgesinin muhteşem görüntüleri, yükseklik ve sprint detayları, geçiş kapıları özenle hazırlanmış. Grafikler önceki oyunlara göre oldukça yol kat etmiş ve etap özellikleri de olabildiğince gerçeğine benzer ama yine de öyle şahane detaylı seyirciler ve binalar beklemek biraz hayal. Alpe D-Huez’den, Champs Elyseée’ye uzanan 21 etaplık şölenin 100. yıl versiyonu, geçmiş yılların kötü anılarını bir kenara atmış gibi. Bisiklet dünyasına merakınız varsa bu oyunun sizi mutlu etmemesi için bir sebep yok, yeni başlayanlar için de başlarda bisiklet kuralları ve sistemi zorlayıcı olabilir ama bu ay hem Tour de France’i izleyip hem de oyun sayesinde pratik yapma fikri kulağa hoş geliyor.