Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Yıllardır ne zaman bir oyunun adında “simulator” kelimesini görsem hemen ne olduğuna bakar, nasıl bir şeye benzediğini keşfetmeye çalışır ve çoğu zaman da oyuna bir şans tanırım. Ne var ki bu tip oyunlara vakit ayırdığımda sık sık duyduğum cümlelerden biri şu olur: “Abi bırak şunu ya, saçma sapan, zaman öldürüyorsun boşuna!” Ya arkadaşlar, işte gün gelir, şaşırtır insanları bu “simulator” isimli oyunlar. Saatlerce direksiyon sallarsın ya da gidip tuvalet temizlersin, sevmezler, adamın birini paramparça edersin, zevkten dört köşe olurlar. Burada farkı yaratan şey oyunun kalitesi mi, yoksa içeriğindeki insan kesme aksiyonu mu acaba? Eğer cevap ikinci seçenekse durum pek vahim.
Geyiği bırakayım, oyuna bakayım. Şimdi... Bu Surgeon Simulator 2013, aslında Ocak ayında gerçekleştirilen Global Game Jam kapsamında ve 48 saat içerisinde geliştirilmiş, “Surgeon Simulator” adını taşıyan oyunun gelişmiş bir hali. GGJ kapsamındaki oyun çok kısa sürede üretildiğinden hem teknik açıdan, hem de içerik açısından bazı olumsuzluklar içeriyordu. Gerçek bir oyun olarak karşıma çıkan Surgeon Simulator 2013 ise hem teknik konuda daha başarılı, hem de içerik açısından çok daha zengin. Oyunda bir cerrah, daha doğrusu cerrahın bir kolu kontrol ediliyor. Ediliyor da o nasıl kol arkadaş! Fatboy Slim’in Push the Tempo şarkısına çekilen videoyu kimler izledi? Bir açın, bakın, sonra da bu oyuna bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Elimde tek bir kol var ve bu kolu sağa, sola, ileri, geri hareket ettirebiliyor, çevirebiliyor ve beş ayrı parmağı ayrı ayrı kontrol edebiliyorum. Kısacası gayet işlevsel, kontrol edilmesi kolay bir kol var elimde. (Elimde kol mu var?) Peki, bu kolu ne yapacağım? Şöyle ki çalıştığım hastaneye ya da kliniğe bir hasta getirilmiş ama adam ölse daha iyiymiş. Neden? Çünkü hem kalp, hem böbrek, hem de beyin ameliyatı olması gerekiyor. Bana verilen görevse bu “yarım” insanı hayata döndürmek ve üç başarılı nakil ameliyatı yapmak.
İlk ameliyatta kalp nakli gerekiyor ama vücut buna izin vermiyor. Ne yapmalı? Allah ne verdiyse vücuda girişip kalbi yerinden sökmeli ve yeni kalbi monte etmeli. Bu süreçte hastayı paramparça etmek serbest ve dikkat edilmesi gereken tek şey, hastanın vücudundaki kan miktarı. İkinci ameliyatta böbreklerin değişmesi gerekiyor ve böbreğe ulaşana kadar ne var, ne yok, tüm organlar çöpe atılabiliyor. Baktım adam ölmüyor, bu kez de beyin ameliyatına geçtim. Kafatasını kır, beyni al, yenisini koy, bitti!
Oyun bitti mi peki? Hayır. Üç ameliyatı başarıyla tamamlayıp oyunu hemen rafa kaldırmayın çünkü “Ambulance” diye bir seçenek var. Bu seçenekte yine aynı ameliyatları yapmak gerekiyor ama bu defa bir ambulansın arkasında! Yolda giderken ameliyatları gerçekleştirmek oldukça zor çünkü ani manevralar yüzünden ortalık dağılıyor, hasta ölmek için içten içe dua ediyor ama yine iş bende bitiyor. Tüm ameliyatlar yine mi başarılı? O halde gizli görevi bulun ve işler daha ne kadar zorlaşabilir, görün.
Oynarken zaman zaman mideler bulanabilir, şimdiden uyarayım ama daha önemlisi, sinirler de bozulabilir. Neden? Çünkü kolun kontrolü rahat gibi gözükse de kimi zaman delirtebiliyor insanı. Şöyle ki kolu indirip kaldırmak mümkün ama vücudun derinliklerindeki bir organa ulaşmak kimi zaman imkânsız oluyor, hasta ölüp gidiyor. Bu durumda aynı bölümü defalarca oynamak tepeleri attırıyor. Öte yandan oyunda sadece üç ameliyat olması da oyun süresini kısa tutuyor. Bu iki konu dışındaysa oyunun bir eksisi yok vallahi, alın, kesin, biçin, rahatlayın, adam ölsün, umursamayın.