Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
God of War mı, Assasin’s Creed mi? “Hangisinin ismini daha çok duydunuz?” desem herhalde tarafsız bir cevap veremezsiniz. Demek istediğim, bu oyun o kadar büyük bir yapım ki sanıyorum duymayan kalmamıştır. Neredeyse tribünlerde Assasin’s Creed ile ilgili tezahüratlar yapılacak, o derece.
Çok uzun bir zaman önce Ben yine de seriyi bilmeyenler için kısaca bir geçeyim senaryonun üzerinden. ACB, ikinci oyunun bittiği yerden devam ediyor. Yani çok yol kat etmişiz ama işte, bir yerde tıkanmışız. Yıllardan 1499 ve kardeşlik buradan başlıyor. Amcamızın bizi yeniden yanına alması ve ikinci oyundan hatırladığımız güzide kasabamıza yerleşmemiz ile şekillenmeye başlıyor oyun. Oyunla gelen en büyük özelliklerden bir tanesi, artık çete halinde gezebiliyor olmamız. “Kıro” gibi siyahları çekip gezmiyoruz pek tabii ki ortamlarda ama kendimize ilk olarak ufak bir suikastçı ekibi kurabiliyoruz. Başlarda ufak gibi görünen çetemiz zamanla örgüt halini alıp dünya etrafında suikast yapabilir hale geliyor.
İlk olarak yaptığımız çetemiz bize anında yardım edebiliyor. Pek etrafta gözükmüyorlar ama istediğimiz anda, tek tuşla kendilerini yardımımıza çağırabiliyoruz. Globalleştiğimiz andan itibarense uzaklardaki ekiplerimize hedef söyleyip kılımızı bile kıpırdatmadan para kazanabiliyoruz. Özellikle yakalanmadan, verilen hedefi yakalamamızı gerektiren oyun modunun hastası olmuş durumdayım. Oyunu oynayanlar bilirler; oyunda içerisinde dolaştığımız Roma şehri, önceki oyunlardan çok ama çok daha büyük. Malum, ekranımızın içerisindeki detaylar çoğalınca grafikler de bir yere kadar stabil kalabiliyor. Fakat konsolların hepsinde bulunan ortalama grafikler ve detaylar, PC’de çok ama çok daha kaliteli olarak karşıma çıktı. Özellikle zaman içerisinde yerinde sayan konsollara göre gelişim gösteren PC’lerin neredeyse bütün nimetlerinden yararlanmış Ubisoft. Pixel Shader desteği sayesinde neredeyse pürüzsüz grafikler sunan ACB, aynı zamanda dinamik gölgelendirmeler konusunda da harika işler başarmış.
Fakat söylemeden edemeyeceğim bazı noktalar da yok değil. İlk olarak kontrollerden başlamak istiyorum. Ben AC’yi ilk olarak PC’de oynadığımda çok rahattım ama ne zaman ki konsola geçtim, işte o zaman asıl rahatlığı tattım. Anlayacağınız, bu oyun gamepad ile onlarca kat daha hızlı ve rahat oynanabiliyor. Diğer sorunumsa üzerimize gelen saldırılarda doğru zamanda saldırı tuşuna basarak düşmanımızı öldürmemizi sağlayan savunma modu hakkında. (“Deflect” kelimesini açıklamak ne zormuş!) Bu mod, ilk oyunun resmen hatasıydı ve zerre zarar almadan bitirmiştim kendisini. Fakat ikinci oyunda fazlasıyla geliştirilen bu sistem sayesinde oyuna çok daha değer vermeye başlamıştım. Yalnız her nasıl olduysa ilk oyundaki kolay yapı, ACB’nin PC versiyonuyla da geri gelmiş! Yani mouse’un sağ tuşuna basılı tutarken, düzenli olarak sol tuşa basarak oyunu bitirebiliyorsunuz. Tebrik ettim...