Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Uzak Doğu temalı ARPG’ler genelde hep bu kafayı yaşıyor dersem sanıyorum çok da yanılmış olmam. Her daim devasa ve kesinlikle kullanışsız silahlar, üst seviye fantastik tasarımlar ve her daim olduğu gibi senaryoya bir şekilde bulaşmayı başaran “demon”lar. Uzak Doğu’nun dokunduğu birçok oyun bu klişelerden o ya da bu şekilde kaçamıyor ve galiba kaçmak da istemiyor. Bilakis onu o yapan, bu değerler üzerinde yükselmenin peşinde koşuyor. Şimdi izninizle, özellikle bu tarzı beğenenlerin dikkatini ziyadesiyle çekecek olan Toukiden 2’ye yer açalım arkadaşlar.
Toukiden’nin ilk oyunu özellikle PSP ve PS Vita konsollarında büyük ses getiren yapımlar arasına girmişti. Açıkçası ikinci oyunla birlikte yaşanan değişimler, sanki ilk oyuna eklenen devasa güncellemelermiş gibi geldi bana. Karakter yaratma kısmı bir hayli detaylı; ağız, yüz üzerinde acayip oynamalar yaparak şahsımıza münhasır bir karakter yaratabiliyoruz. Karakterimiz yine küçük ve büyük vuruşlar yaparak düşmanlarına saldırdığı gibi, kullanabildiği özel güçleri ile de düşmanlarımıza farklı şekillerde zarar vermemize imkân sunuyor.
Toukiden 2 ilk oyundan farklı olarak açık dünya konsepti üzerine kurulmuş. Yine de ana senaryodaki ilerleyişimize göre haritanın bazı noktaları, duruma göre sınırlandırılabiliyor ki ancak bu şekilde bir şeyleri eksik yaptığımızı eksiklerimiz olduğunu görebiliyoruz. Ha, “Bu nasıl açık dünya konsepti aga?” derseniz ona da pek bir cevabım bulunmuyor. Oyunumuzda gece ve gündüz mekanikleri bulunuyor ve ilerledikçe farklı etkilerini görüyoruz. Yeni oyundaki ana üssümüz Mahoroba Köyü. Burada oyun esnasında sık sık uğrayacağımız bazı noktalar bulunuyor. Sanıyorum aralarındaki en önemli arkadaş Blacksmith. Bu kardeşimiz bize farklı zırh ve silahlar yapma imkânı sunduğu gibi, olanları daha güçlü hale de getirebiliyor.
Savaşlar aslında ilk oyundakine benzer şekilde cereyan ediyor ama Toukiden 2 ile gelen “Demon Hand” özelliği genel geçer yapıyı birazcık değiştirmiş gibi duruyor. Bu özellik bir nevi kanca işlevi görüyor. Uzak noktadaki bir düşman ya da objeyi çekebiliyor; hatta dilersek bizzat üzerine ışınlanabiliyoruz. Bu sayede farklı dövüş sistemleri ve hatta harita üzeri bulmacalarla karşı karşıya kalıyoruz.
Oyunda birçok farklı türde düşman birimi bulunuyor ama ne hikmetse çok da saldırgan değiller. Ya onları utandıracak bir şey yaptım ya da yapay zekâda bazı sıkıntılar var. (Bence ikinci şıkkı değerlendirelim.) Harita çok büyük olmasına karşın üzerinde resmen hiçbir şey yok. Belirli noktalarda kabak gibi duran toplanabilir eşyalar ve genelde üçerli ve dörderli gruplar halinde dolaşan, zıplayan minik düşmanlar haritayı hiçbir şekilde doldurmayı başaramamış. Ayrıca saldırı mekanikleri de çok eski. Sanki 2000’li yılların ortasından bir oyun deneyim ediyormuşum gibi hissettim. Her türlü eski ve yetersiz olan grafiklerse bu hislerime resmen tuz - biber oldu. Uzun ama oyuna etki etmeyi başaramayan diyaloglarsa cabası. İki kelimede anlatılacak bazı şeyler o kadar uzun uzadıya anlatılmış ki insanın anında geçesi geliyor. Tabii senaryoyu çok beğendiyseniz, size okuyacak çok fazla materyal var diyebilirim.
Yani Toukiden 2 Uzak Doğu temasını ve aksiyon oyunlarını, daha da doğrusu “bu tarz” yapımları beğenenler için üretilmiş. Eğer en son oynadığınız oyun The Witcher 3’se ve bu tema ile alakanız yoksa, kendisinden uzak durun derim.