İlk Painkiller oyunu 2004’ün başlarında piyasaya çıkmıştı. Öncelikle oyunun demosunu oynamıştım ve demosuna öldüm, bittim, mest oldum o zamanlar. Şahane grafikler, akla ziyan detaylar, süpürgesine binip havada uçan cadılara kazık fırlatmalar falan çok etkileyiciydi. Hemen gidip Painkiller’ın full sürümünü indirdim tabi o zamanlar buyur-indir yoktu. Bir bölüm, bir bölüm daha, bir bölüm daha derken oyunu baştan sona oynayıp bitirdim. Her açılan yeni bölümde demodakinden daha etkileyici bir atmosfer aradım ama avucumu yaladım. Oyundaki son bölümü de bitirdikten sonra fark ettim ki yapımcılar, oyunun en çarpıcı bölümünü demo olarak önümüze sunmuşlar. Maymun gözünü açmıştı artık, bir oyunun sadece demosuna kanıp koşa koşa oyunu indirme devri de böylece kapandı benim için. Neyse, bunlar dokuz yıl evveldi, biz şimdi elimizdeki oyuna bakalım. Painkiller’ın devamı niteliğinde bir sürü oyunu çıktı, Battle Out of Hell, Overdose, Resurrection ve son olarak da Redemption geldi.
Şimdi ilk olarak Redemption’ın hikayesinden başlayalım. Cehenneme ilk giren adam Daniel, daha evvel cehennem ordularını komuta eden Alastor’un ve Lucifer’ın canına okumuştu. Bu seferde cehennemin yönetimini, iblislerin başı olan Eva ele geçiriyor ve Daniel’e sağ kolu olmasını teklif ediyor. Daniel bu teklifi elinin tersiyle itip Belial ile ittifak yapıyor. Belial, kendi çapında portal ustası bir tip ve daha evvel Daniel ona yardım ettiği için bu iyiliğin altında kalmamak adına onunla birlikte dişi şeytan Eva’ya meydan okumaya karar veriyor. Buraya kadar iyi güzel de kulağa hoş gelen bu hikaye, oyunun geneline pek yedirilmemiş. Basit metinlerden ibaret olan hikaye, oyun içinde ete kemiğe bürünmeyi başaramıyor. Oyuna başladığınızdaysa Daydream, Insomnia, Nightmare ve Trauma olmak üzere dört farklı zorluk seviyesinden birini seçiyorsunuz. Uzun tırnaklı bir ele sahip olmanız dikkatlerden kaçmıyor. Oyunda gerçekten çok ilginç silahlarımız da var. Mesela gözünden kırmızı ışın saçan, dili dışarıda bir kelle var, yeşil asit püskürten tabancanız var, avcıların kullandığı türden ok fırlatan bir yay sistemi var, gülle tabancası var, çift namlulu kemik atar tüfeğiniz var, sonsuz mermili ve kırmızı kırbaçlı, küp şeklinde tuhaf bir silahınız var. Üstelik bunların hepsini aynı anda taşıyabiliyorsunuz. Adam o kadar silahı neresinde saklıyor ve nasıl yavaşlamadan teke gibi koşabiliyor, orasını çözemedim ama oyun bayağı bir hızlı, neredeyse Quake III hızında.
Alışılagelmiş grafikler
Oyun mekaniği olarak Redemption’ın ilk oyundan pek bir farkı yok. Doom ve Quake baz alınarak geliştirilen Painkiller, bu oyunda da aynı çizgisine devam etmiş. Gotik ortamlarda üzerinize aynı anda saldıran yüzlerce düşmanı tuz buz edip ruhları toplayarak Nirvana’ya ulaşmak, yani "Demon” moduna geçip önümüze geleni öpmek yine oyun boyunca yaptığımız esas olay. Doğrusunu isterseniz yedi koca yıldır Painkiller yeni düşmanlar ve silahlar dışında eski tas, eski hamam. Sanki Redemption, Painkiller’ın bir ek paketi gibi olmuş. Oyuna yeni haritalar, silahlar ve düşmanlar eklemişler ve aynı yemeği pişirip önümüze koymuşlar. Bu oyunun her zaman en sevdiğim yönü, aynı anda yüzlerce düşmanın üzerimize saldırması olayıydı. Kendinizi Matrix’teki Neo gibi hissetmenizi sağlayan olay aynen korunmuş, aynı anda yüzlerce iskelete, kılıçlı kalkanlı şövalyeye, alevli ok atan yaratıklara karşı mücadele etmek zevkli bir olay ama şahsen bunu dört saat boyunca ve yedi yıllık alışılagelmiş grafiklereşliğinde yaptıktan sonra oyunu kapadım ve bir daha da açmadım. Bulletstorm gibi yüz bin milyon stilde düşman patakladığımız oyunlar dururken, Redemption’a dört saat ayırmış olmam bile büyük bir lüks. Oyunun ömrü, tek kişilik modda 10 saate kadar uzayabiliyor. Multiplayer moduysa zaten yok ve 4.99 Dolar değerindeki bir oyun için fena bir süre değil toplamda. Redemption oyun motorunun temelini zaten People Can Fly firması atmış. Painkiller’ın bu bağlamda Bulletstorm’un gelişim sürecinde payı olduğunu düşünüyorum.
Oyunu indirmek için aşağıdaki konuyu inceleyiniz;
Painkiller Redemption - Skidrow - Tek Link - Full Oyun