Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
League of Legends’dan bahsederken tüm dünyada ve özellikle Türkiye’de MOBA kültürünün tanınmasını sağlamış bir oyundan bahsediyoruz aynı zamanda. Bu anlamda LoL, MOBA türünün ortaya çıkmasını sağlayan DOTA’ya oranla çok daha geniş kitlelere ulaşabilmiş, tüm dünyada e-spor organizasyonlarının yayılmasını sağlayan, piyasaya pek çok e-spor takımı kazandıran bir oyun. Eskiden bu işler kıyıda köşede kalan mekânlarda gerçekleştirilir ve yalnızca küçük toplulukların bu olaylardan haberi olurdu. Eskiden bu tip organizasyonları takip etmek için oyunun forumunu takip eder, internette çıkan haberleri titizlikle arar, oyun dergilerinin haber bölümlerini didiklerdik ve etkinliğin nerede, ne zaman gerçekleştirileceğini öğrenmeye çalışırdık. Genellikle daha önce hiç gitmediğimiz bir mekânda gerçekleştirilen bu etkinliği bulmak için de, henüz akıllı telefonlar olmadığı ve GPS de ortalarda gözükmediğinden, paylaşılan bir krokiden veya yazıcıdan bastırdığımız Google Earth haritasından iz sürerdik!
Şimdi ise durum bambaşka boyutlarda arkadaşlar. League of Legends'ın piyasaya ilk çıktığı zamanları net bir şekilde hatırlıyorum. Henüz beta aşamasındayken keşfettiğim oyun, daha bu süreçte başarılı olacağını kanıtlamış bir yapımdı. Ama eminim kimse oyunun bu denli büyük bir ilgi göreceğini beklemedi. LoL piyasaya çıktığı ilk sene final maçları küçük bir salonda gerçekleşti ve burada izleyici yoktu. Sonraki sene daha büyük bir mekânda küçük bir izleyici gurubuna bu heyecanı sundular. Sonraki sene daha büyük bir mekân, ve sonraki sene daha büyük derken olay resmen çığırından çıktı. Dünya finalleri kapalı, küçük mekânlardan stadyumlara, spor salonlarına taştı. İnsanlar bu devasa alanları doldurdular, aylar öncesinden biletleri tükettiler. Takımlar ve takımdaki oyuncular artık oyuna ilgi duyan herkes tarafından tanınıyordu. Büyük bir genç oyuncu kitlesine sahip olmasına rağmen, bu tip organizasyonları eskiden zar zor takip edebildiğimiz Türkiye’de oyunun Büyük Finali Ülker Sports Arena gibi, devasa ve modern bir salonda gerçekleşti ve biletler aylar öncesinden tükendi.
Oyun dünyasında da MOBA sektörünün gelişimine büyük bir katkı sağladı. Bir yandan iyi, bir yandan da kötü sonuçları oldu bu durumun. DOTA 2 ile beraber MOBA sektörünü şaha kaldırarak pek çok oyun firmasının bu türe olan ilgisini doğurdu. Oyun firmaları ardı arkası kesilmeyecek bir şekilde piyasaya MOBA oyunu sürmeye başladılar. Bu durum birkaç güzel yapımı daha sahneye çıkarsa da Heroes of the Storm haricinde hiç biri League of Legends ve DOTA 2’nin popülerliğinin çeyreğine bile ulaşamadı. Bu durum ise ortadaki bir sorunun anlaşılmasına ön ayak oldu. Peki geliştirilen MOBA’ların hiçbirinin ve hatta büyük bir fan kitlesine sahip DC evreninde geçen Infinite Crisis’in dahi piyasada tutunmamasının sebebi neydi? Sonun da bu sorunun cevabı gün yüzüne çıktı. Sadece yeniden tasarlanmış bir harita ve karakterler ile klasik MOBA yapısını oyuna koymak bir MOBA oyununu LoL’de olduğu gibi popüler yapmaya yetiyordu. MOBA sektörü artık yeniliğe açtı. Klasik MOBA yapısının pastasını DOTA 2 ve League of Legends yerken, o pastadan bir dilimi bile kimseyle paylaşmıyorlardı. O halde MOBA türüne basit olmayan daha kompleks yenilikler getirmek şarttı. Bunu icra eden en iyi iki oyun da Smite ve Heroes of the Storm oldu. HotS halihazırda Blizzard karakterlerini kullanmanın avantajına sahip olsa da bunun yetmeyeceğini anladı ve klasik MOBA oyun yapısında bir takım değişikliklere giderek başarılı oldu. Smite ise bu türü üçüncü şahıs kamerasına taşıdı ve karakter olarak farklı mitolojilerden tanrıları kullanarak son derece isabetli bir seçim yaptı. Oyuncular ise MOBA türünün çeşitlenebileceğini görmüş oldular. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, tüm bu gelişmelerin ardında, League of Legends’ın aniden popüler hale gelerek ününü tüm dünyaya yayması yatıyor. Onun gelişimi ve ani popülaritesi oyun firmalarının iştahını kabarttı ve biz de gelişmiş bir MOBA sektörüne sahip olduk. MOBA türünü ortaya çıkaran oyun olmasa da bu türün gelişiminde ve oyun pazarındaki payını artırmasındaki en büyük neden League of Legends’dir.
League of Legends her ne kadar MOBA dünyasında piyasa değeri olarak liderliği elinde bulundursa da Riot Games elbette bazı şeylerin farkındaydı. Oyunu sürekli olarak tek tip bir oyun yapısı üzerinden oynatmak, oyuncuların elbette elinde sonunda oyundan uzaklaşmalarına neden olacaktı. Tecrübeli firmanın yaptığı şey League of Legends’ın çıktığı ilk günden bu yana güncellemeler yapmak, düzenli olarak yeni kahramanları oyuna eklemek, oyunda kahramanlar arası dengeyi korumak oldu. Ayrıca oyunculara Sihirdar Vadisi dışında, tek koridora sahip ARAM modu ile oynayabilecekleri iyi bir alternatif sundu. Oyun modunun kısa oyun süresi ve bir o kadar oyun zevki vermesi sayesinde oyuncuların kafasına “Dur ya çıkmadan bir de ARAM atayım.” fikrini kazıdı. ARAM belki asla Sihirdar Vadisi’nin popülaritesine ulaşamadı ve ulaşamayacak; ancak her zaman iyi bir alternatif oldu oyuncular için. Yukarıda bahsettiğim durum ve “Arkadaşı beklerken bir ARAM atsak mı?” cümlesiyle her zaman LoL oyuncularının aklında olmayı başardı.
Bunun dışında 5v5 maçlardan hoşlanmayan, geniş haritada oynamaya zamanı olmayan oyuncular ise 3v3 maç imkanı sunan Uğursuz Korkuluk haritasıyla oyunda aradığını buldu. Bu harita da oyunculara Sihirdar vadisindeki aynı amaçları daha küçük bir çerçevede sunuyordu. Ancak Dominion haritası hiçbir zaman popüler bir harita olmayı başaramadı. Uzun süre League of Legends oynadım ve oynuyorum. Ancak buna rağmen bir kez bile kimsenin Dominion oynamak istediğini görmedim desem yeridir. Yine de League of Legends oyunculara bir şekilde çeşitlilik sunmayı başardı. Riot Games çeşitliliği yalnızca oyun haritalarıyla değil, yayınladığı kahramanlar ile de başardı. Halihazırda 128 şampiyonu oyunculara sunan League of Legends’da oyuncular bir şekilde kendine göre bir veya birkaç şampiyon bulabildiği gibi o şampiyonların karakterlerine de bir bağlılık hissedebiliyor. Aslında fazla göze çarpmayan bu durum, MOBA piyasasında başarılı olmak için önemli bir etken. Bu konu her zaman arka planda kalsa da piyasada tutunabilmiş, popüler olmuş MOBA oyunları bu yönden güçlüdür. (Bu konuda favori karakterimin Master Yi olduğundan bahsetmeden geçmek istemiyorum. Hikayesini ve karakterini en sevdiğim şampiyondur.)
League of Legends yalnızca güncellemeler ile veya şampiyon kadrosunu güçlendirmekle de kalmadı. Riot sık sık düzenlediği etkinliklerle oyuncular arasında sıkı bir bağ kurdu. Yapımcı firma sürekli olarak oyuncular ile iletişim halinde kaldı bunu yaparken de Twitch’i hakkıyla kullandı. Gerek Riot Games’in kendi yaptığı yayınlar ile gerekse bağımsız yapımcılar ile League of Legends uzun zamandır Twitch üzerinde en popüler oyun olmaya devam ediyor. Son zamanlarda ise bu başarı Türkiye’de sadece Twitch üzerinde değil, yavaş yavaş popüler hale gelmeye başlayan Clancy ve Nikssy gibi yeni canlı yayın platformları üzerinde de gözlemlenmeye başladı. Aynı şekilde başta Youtube olmak üzere dünyanın en popüler video sitelerinde de League of Legends hala bir numara konumunda. Yalnızca oynanış anlamında değil teknik olarak da kendini geliştiren League of Legends çıktığından bu yana bir sefer grafiksel geliştirmeye gitti. Özellikle sihirdar vadisinin görünümünde ve düzeninde bir takım değişiklikler yapılarak oyunun tekdüzeliği giderildi. Kaplamalarda, karakter tasarımlarında, animasyonlarda, orman düzeninde, renk paletlerinde ve görsel açıdan pek çok alanda yeniliğe gidilmesi League of Legends açsından dönüm noktalarından biriydi zira oyunun görsel kısmından şikayetçi olan veya bu görsellikten sıkılanlar için ilaç gibi geldi.