Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
İyilik ve kötülük, bir madalyonun iki farklı yüzüdür. Genel kanının aksine bir amaç doğrultusunda değil de sadece var olmaları gerektiği için vardırlar. Var olmakla kalmayıp oluşturdukları dengeyle evreni besleyerek kaosu uzak tutarlar. Eador’da yaşayan herkes, dengeyi korumak için bu iki taraftan birinde yer alır: İnsanlar, Elf’ler, Ork’lar ve hatta tanrı olduklarına inanan Master’lar bile. Eador’da, artık dengenin hüküm sürmediği bu topraklarda alınması gereken bir karar vardır. Master’lar da dengeyi korumak için her şeylerini kaybetme pahasına bu kararı alırlar. Eador’u, dengeyi yeniden gözetebilecekleri küçük parçalara bölerler ve böylece her bir parça sonsuz boşlukta, hayatta kalan tek parçanın kendisi olduğunu düşünüp yaşamını sürdürmeye devam eder. Zamanla Master’lar değerli gördükleri bu parçalara bazen iyilik, bazen de kötülükle hükmetmeye başlarlar. Şimdi her Master, bu parçaları yeniden birleştirmenin ve bu sefer tek tanrı olmanın hayalini kuruyor.
Oyunun hemen başında muhteşem bir açılış videosuyla karşılaşıyoruz. Biraz Heroes of Might & Magic, biraz Black & White tadındaki bu oyunda Eador’u bir Master’ın gözünden ve üç farklı şekilde görüyoruz. İlk olarak sonsuz boşluktaki dünya parçacıklarını görebildiğimiz bir arayüzümüz bulunuyor. Bu arayüzde hangi dünya parçasına hangi elementin hükmettiğini, bu parçalarda hangi kaynakların bulunduğunu ve en önemlisi de bu parçaların hangi Master’ın kontrolünde olduğunu görebiliyoruz. Bu parçalardan hangisinde maceramıza devam edeceğimize karar verdiğimizde oyun bu dünyadaki zorluk seviyesini seçmemizi istiyor ve ikinci arayüze adımımızı atıyoruz.
Yerel krallıkların ya da Master’ların hüküm sürdüğü topraklarda küçük kalemiz bizi karşılıyor ve biz de bize tahsis edilen bu kaleyi geliştirip kahramanlar, ordular yetiştirip parçanın tek hâkimi olmak için mücadeleye başlıyoruz. Altıgenlere ayrılan bu topraklarda her bir altıgen, fethedilebilecek birer bölgeyi ifade ediyor. Ne yazık ki bu bölgelerden yararlanabilmek için onları fethetmek yeterli olmuyor. Her bölgeyi derinlemesine araştırmalı, o bölge hakkındaki bilgi birikimimizi arttırmalıyız. Böylece bölgelerden daha etkili bir şekilde yararlanabiliyoruz. Bölgeler kendi içlerinde bizden bağımsız bir yaşam mücadelesi veriyor. İstersek bu mücadeleye etki ederek olayların gidişatını değiştirebiliyoruz ya da olaylar çığırından çıkabiliyor. Olaylara nasıl müdahale ettiğimiz, bu bölgelerde yaşayanların bize bakış açısını değiştirmekle kalmıyor, isyanları bastırmak zorunda kalabiliyoruz, bu da iyilik ve kötülük arasındaki tarafımızı belirliyor. Taraflar doğrultusunda asker ağaçlarımız, kullanabileceğimiz büyüler ve yapabileceğimiz ayinler şekilleniyor. Son arayüzümüze de kahramanlarımız düşman birlikleri ya da yaratıklar ile karşılaşınca geçiyoruz.
Oyunun büyük bir kısmı, sıra tabanlı savaşların yaşandığı bu arayüzde geçiyor. Ne yazık ki kahramanlarımız üzerinde yaptığımız özelleştirmeleri bu arayüzde göremiyoruz. Bir kahraman çift elli kılıç taşıyarak modellenmişse sizin o kahramana tek elli kılıç ve kalkan vermeniz, onun görüntüsünü veya animasyonlarını değiştirmiyor. Bu yüzden kahramanımızı sadece istatiksel olarak daha iyi bir hale getirmeye çalışıyoruz. Sıra tabanlı savaşlarda göze ilk çarpan, karakter animasyonlarının tekdüzeliği ve vasatlığı oluyor. Çoğu zaman karakterler daha saldırı yapmadan rakip karakterin ne kadar hasar aldığı görebiliyoruz. Biraz daha şanssızsak ölü karakterlere saldırmaya çalışıp beceremeyen karakterlerimizi de görebiliyoruz. Ayrıca karakterlerin ölürken çıkardıkları anlamsız böğürtüler de bir yerden sonra arka plandaki sesi açıp diğer sesleri kısmak istemenize sebep olabiliyor. Olumsuzluklarına ve eksiklerine rağmen Eador: Masters of the Broken World’e bir şans verir ve üç - dört saat barajını aşarsanız, Eador’a hükmetmeden oyunu bırakmak istemeyeceksiniz.