Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Red Solstice 2, 2015 yılındaki ilk oyunun başarısının 6 yıl ardından, 505 Games gibi son dönemin en iddialı yayıncılarından birinin eliyle piyasaya sürülmüş bir oyun. Pek huyum değildir ama ilk oyunun yorumlarına bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim? İlk oyun 2015’e minik bir darbe vurmuş resmen. Benim ayıbım diyerek başladım Red Solstice 2: Survivors incelemesine. Ancak oyuna girdiğim gibi bazı işlerin iyi gitmeyeceğini hissetmeye başladım. Keza notlarımı derleyip yazıya geçtiğimde de Red Solstice 2’nin zayıf bir oyun olduğuna karar verdim.
Hikayemiz ilk oyunun devamı niteliğinde hazırlanmış. STOL adı verilen bir virüs yüzünden güzel Dünyamız, mutantlar tarafından işgal edilmiş. İnsanlar da topuklayıp soluğu Mars’ta almışlar. Ancak bu bir diğer güzel gezegen de aynı virüs tarafından insanları tehdit etmekte. Biz de Executor adı verilen, üst rütbeli ve özel yetkilere sahip bir askeri canlandırıyoruz. Amacımız tahmin edeceğiniz üzere mutantların dibine kibrit suyu dökmek. Red Solstice 2, ilk bakışta birkaç türün, mekaniğin ve oyunun harmanı gibi gözüküyor. Ana menüdeyken Mars yüzeyine bakıyor ve görevleri kovalıyoruz. Aha, dedim yine tertemiz XCOM esintilerini çakmışlar.
Görsellikte de çıtırdan bir Crimsonland havası sezinliyorum ama oyunu geliştiren Ironward, üzerine basa basa Red Solstice 2’nin bir gerçek zamanlı strateji oyunu olduğunu yazmış. Ancak işin dövüş kısmına girince, pek bir üzülüyorsunuz. Çünkü oyunun size ihtiyacı yok! Evet, oyunu efektif bir biçimde oynamıyorsunuz. Karakterinizi oto-saldırı butonuna alıp haritada geziyor ve mutantları avlıyorsunuz.
Kendiliğinden saldırı çemberine giren herkese kök söktürüyor. Siz de ara sıra özel becerilerinizi ya da ekipmanlarınızı kullanabiliyorsunuz. Oyun, aynı zamanda gerçek zamanlı olarak da çatışmaya girmenizi sağlıyor. Fakat tüm sistem bu oto-saldırı mekaniği üzerine kurulu olduğu için insanın bu şekilde oynamaya eli hiç gitmiyor. Çünkü tüm oyun bir anda kolaylaşıyor! Oyuncu kontrolüne isteğe bağlı bırakılmış ancak co-op deneyimlerimde de gördüğüm kadarıyla kimse kendisi efektif biçimde ateş etmiyor.
Co-op, oyunu pazarlayabilecek en önemli nokta zaten. Çünkü 15 görev ve oldukça az sayıdaki haritayla, ana hikayesi pek bir iddia taşımıyor. Bölge koru, VIP askerleri kurtar, veri yakala gibi görevler var ve bir süre sonra kendini tekrara düşüyor. Eh, çıtırdan oyunun biraz “grind” meselesi de var. İyi ekipmanlar almak için karargahınıza yatırım yapmak durumundasınız. Birkaç görevde bir, bunları kontrol edip yeni binalar yapabilir ya da ekipmanlar üretebilirsiniz. XCOM’un onlarca yıl önce ortaya koyduğu mantığın üzerine yeni bir şey inşa edilmemiş.
Görsellik açısından biraz albenisi olduğunu kabul edeceğim. Unreal Engine, hangi geliştiricinin elinde olursa olsun, ışıklandırma ve efektlerde muazzam işler çıkartılmasına olanak sağlıyor. Red Solstice 2, bu alanda parmakla gösterilecek bir oyun değil ne yazık ki. Ama yer yer güzel detaylar karşınıza çıkabilir.
İlk oyun Red Solstice, birkaç yıl önce büyük bir başarı yakalamış. Bunu kabul ediyorum. Ancak 6 yılın ardından, görsellik haricinde üzerine pek bir şeyler ekleyememiş. Zemin sağlam olsa da üzerine çıkılan katlara sağlam beton dökülmemiş, sıvalar yalap şalap yapılmış, en ucuz boya kullanılmış gibi duruyor.