Japonya merkezli ufak bir firma tarafından geliştirilen Ender Lilies, bazen yalın ve basit anlatımın, güzel bir atmosfer ile birleşince ne denli başarılı işler çıkabileceğini kanıtı. Metroidvania temeli üzerine inşa edilmiş olan Ender Lilies’de, krallığını Rain of Death isimli bir yağmurun ardından ortaya çıkan garabet varlıklara karşı mücadele veren Lily isimli genç bir kızı canlandırıyoruz. Yolculuğumuzun nihai varış noktasında, krallığı kurtarmak ve Blighted adı verilen garabetleri temizlemek de Lily’nin temel amacı.
Hızlı girişimin ardından Ender Lilies’in oynarken hissettirdiklerini, neden bir süredir birçok platformda ve yayıncılar arasında popüler olduğundan bahsedeyim.
Yağmur dindikten sonra
Lily olarak, uzun bir uykunun ardından bir şövalyenin ruhu tarafından uyandırılıyor ve maceraya atılıyoruz. Eh, sonuçta her kahraman bir noktada macera için gelen çağrıya cevap vermek zorunda, değil mi? Hafızamızın bir kısmını kaybetmiş bir biçimde, bizim koruyucu ruhumuz olarak yanımızda dolaşan şövalye ile Blighted adı verilen garabet canavarlara karşı savaşıyoruz. Burada savaşıyoruz diyorum ama Lily, doğrudan canavarlara saldırabilecek kadar güçlü değil. Şövalye başta olmak üzere sonrasında da yanımıza alacağımız diğer ruhların, onu korumaya ihtiyacı var. Şöyle ki, saldırı yapıldığında Lily bunu taklit ediyor ama arkasında beliren ruhlar onun için bitirici darbeyi vuruyor. Bu açıdan Ender Lilies, anime dizilerini andıran bir havaya sahip. Berserk diyeceğim ama onun kara fantazya anlatısını, gotik bir görsellikle birleştiriyor. Tam ortasında da süt beyazı bir masumluğa sahip olan Lily’yi yerleştiriyor.
Ender Lilies, hikayenin temposunu şöyle kallavi bir Türk Kahvesi ayarında güzelce tutturmayı başarmış. Ne sizi harita içerisinde koşturuyor ne de bir gıdım bilgi için saçma yerlere sokuyor. Siz ilerledikçe hem yanınızdaki ruhlar hem de civardaki ufak notlar sayesinde krallığımızın başına neler geldiğini öğreniyoruz. Her yenilgiye uğrattığımız boss savaşının ardından da onların hikayeleriyle besleniyoruz. Böylece Dark Lilies’in o karanlık dünyasına bir anda çekiliveriyoruz.
Bu hikaye anlatımı açısından, benim gözümde en büyük eksisi bir seslendirme ya da anlatıcının olmaması. Tüm hikaye yazı tabanlı diyaloglar aracılığıyla oyuncuya sunuluyor. En azından sinematik kısımlara bir-iki kelam edebilecek bir seslendirmen ekleselermiş dedim. Kendimi daha da fazla o dünyaya kaptırabilirdim belki.
Koruyucu ruhlar
Lily, dediğim üzere dövüş konusunda pek becerikli değil. Kendisi aslında bir rahibe. Rahibe güçleri sayesinde kendini iyileştirebiliyor. Oyunun başında bizi derin uykumuzdan uyandıran şövalye, ilk yoldaşımız oluyor. Onun kılıç darbeleriyle yolumuzu açıyor ve yeni koruyucu ruhlar kazanıyoruz.
Bu koruyucu ruhlar, çeşitli yeni saldırılar tanımlıyor ve hızlıca kontrol edebiliyorsunuz. Kimi ağır ama koydu mu oturtan saldırılar yaparken, kimi de uzak mesafeden sizi rahatlatabilecek becerilere sahip. Bunları, oyunun belli noktalarında bulunan Rest, yani dinlenme alanlarında değiştirip düşmanlardan topladığınız puanlar karşılığında da güçlendirebiliyorsunuz. Relic kısmındaysa Lily’ye pasif güçler veren eşyalar bulunuyor. Daha fazla can, daha iyi vuruş vs. Bildiğiniz şeyler yani… Her bir boss aslında, kurtarmamız gereken bir ruh. Dövüşlerden sonra ruhunu temizleyip yanımıza alıyoruz. Bu da oyunun Metroidvania yolların açmak için önemli bir adım. Örneğin dev bir çekici olan Gerrod the Elder Warrior’ı yendikten sonra kendisini ekibimize dahil ediyoruz. Bu sayede daha öncesinde geçtiğimiz yollarda gördüğümüz, yerde duran kırmızı alanları patlatıp farklı odalara geçiş sağlanıyor. Metroidvania tadını tam yerinde ayarlamayı başarmışlar. Ne sizi bölümün en başına atıyor, ne de ilerlerken zorluyor. Bir tek bazı boss savaşları ve düşmanların yoğun bulunduğu haritalarda çıldırabilirsiniz fakat bir Dark Souls zorluğundan bahsetmiyorum. Her ne kadar boss savaşlarında doğrudan Dark Souls’tan etkilendiklerini görmüş olsam da.
Tasarım ve müzikler
Ender Liliies, 2D görüntüsüne rağmen hem arayüzüyle hem de tasarımıyla sadelik içerisinde detaycılık sunuyor. Her bir harita, aynı karanlık tona sahip olsa da tekrara düşmüyor. Bu alanda Metroidvania oyunlarında, bir noktadan sonra canımı sıkan, hoplayıp zıplayarak platformlar arasında parkur yapma fikri, keyfinizi biraz kaçırabilir. Doğru yerde zıplama kabusundan bahsetmiyorum fakat bazen o zıplamalar gereğinden fazla uzun sürmüş gibi hissettiriyor. Dövüşteki akıcılık da tasarımın bir parçası olmuş. Kısa sürede ustalaşabiliyorsunuz. Ancak yine biraz önce de bahsettiğim üzere, dar alanlarda sizi sıkboğaz edecek yerlerde yok değil. Bir de tam böyle kenardan aşağıya atlamaya çalışırken, Lily’nin köşeyi tutup kendini yukarı çekmesi peş peşe olunca, kendinizden şüphe duyuyorsunuz. Aksiyon ve etkileşim konusunda bazı ufak animasyon buglarına sahip olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bunların bir kısmı da zaten erken erişimde giderilmiş ama ufak bir bölümü tam sürümde kalmış.
Seslendirme yok, bu beni üzdü demiştim. Ancak oyunun müzikleri tam türüne yakışacak türden, sizi Lily ile aynı yolu paylaştıracak şekilde hazırlanmış. Müzikler, The Mill isimli Japonya merkezli bir grup tarafından hazırlanmış ki, Ender Lilies sayesinde öğrenmiş oldum. Kendileri Goblin Slayer, Ghost in the Shell gibi anime yapımlarına ve daha birçok oyunun altyapısına müzik konusunda destek sağlamış. Oyunu tamamlayacak şekilde besteler ortaya çıkarmışlar.
Sonuç
Binary Home Interactive isimli ufak bir firmanın altındaki Live Wire ve Adglobe isimli iki kardeş stüdyo tarafından geliştirilen Ender Lilies, düşük sistem gereksinimi istiyor olması ve uygun fiyatıyla sizi oyalayacak değil, büyüleyecek bir oyun olmayı başarmış. Birçok platform üzerinde de yayınlanmış olması cabası. Yine de ek bilgi geçmeden gitmeyeyim, oyunu PC’de oynayacaksanız klavye+fare yerine bir kontrolcü ile daha fazla keyif alacaksınız.
Ender Lilies: Quietus of the Knights, birkaç ay öncesinde bu sayfalarda incelemesini yaptığım Genesis Noir gibi tasarımıyla beni kendine hayran bırakan oyunlardan biri oldu. Bağımsız oyun alanında az ama öz, sadelikten yana tasarımsal gelişme gösteren stüdyoların artmış olması beni çok mutlu ediyor.