Dijital oyun dağıtım kanallarının genişlemesi sayesinde bağımsız oyunların hızla geliştiğini elimden geldiğince incelemeye yani açıklamaya çalışmıştım. Benzer örneklerden biri de Mars: War Logs.
Tamamen bağımsız bir yapımcı tarafından geliştirilen oyun için özel grafik motoru yazılmış ve RPG kıvamındaki bu aksiyon / macera oyunu temel olarak Mass Effect’i anımsatıyor. Mass Effect’in çok pahalı bir yapım olduğunu ve arkasında dev bir oyun şirketinin 2004’ten beri çalıştığını düşünürsek, bağımsız bir oyun stüdyosunun Mass Effect gibi bir oyun yapmaya girişmesinin nasıl büyük bir cesaret olduğunu anlarsınız.
Oyunun konusu, isminden de anlaşıldığı gibi Mars’ta geçiyor. Mars’taki koloniler bir savaşa tutuşuyor, ortamı rezil ediyorlar. O savaşın kalıntıları temizlenemeden, gezegende içecek su kalmıyor. 100 sene sonra tüm gezegen susuzluktan kavrulurken, kalan az sayıdaki su kaynağı için yine büyük kavgalar dönüyor. İşte siz de “Roy” ismindeki cebbar bir delikanlı olarak, hapishanede başladığınız maceranızdan yola çıkıp Mars’taki masum insanların kaderini değiştirecek aksiyonlara giriyorsunuz.
Oyunun büyük oranda dövüşler üzerine kurulduğunu ve ilk aşamada çok zor olduğunu hatırlatalım. Hapishanedeki görevlerinizde sık sık dövüşmek zorunda kalacaksınız ve birkaç tekme tokatla yenileceksiniz. Ancak zaman geçtikçe zırhlar ve yetenekler kazanacaksınız, yeni silahlar üretecek ve oyunda güçleneceksiniz.
Oyunun güzel bir yanı, bol bol görevin olması; yan görevlerde de hem güzel vakit geçiriyor, hem de değerli eşyalar buluyorsunuz. Bu da oyuncuları yan görevleri yapmaya yönlendiriyor.
Oyun zengin içerikli, sürükleyici bir senaryoya sahip. Grafik kalitesi çok ahım şahım değil ama Mars’ın kırmızı, tozlu, çöl atmosferini güzel hissettirmiş. Zaten üst seviye bir grafik motoru yaratmak için 10.000.000 Dolar ve yıllarca sürecek bir emek lazım olduğundan bağımsız firmalardan bir Crysis motoru beklememek lazım.
Sonuç olarak oyun güzel. Övgüyü hak ediyor, oynanmayı da hak ediyor. Bilimkurgu temelli RPG oyunu bulmak da kolay değil. Mayıs’ın sürprizi kesinlikle bu oldu.