Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Hiç öyle gözükmem ama ağır bir Mars hayranıyımdır. Bilgisayarımın arka planında Spirit’in çektiği Mars gündoğumu vardır mesela. Muhtemelen piyasaya çıkmış tüm Mars filmlerini izlemişimdir. Bilimsel siteler dahil olmak üzere amatör, hatta komplo teorileri üreten sayfaların müptelasıyım. Garip bir gezegen Mars, garip olduğu için de ilgi çekiyor zaten. Mesela Spirit’in ve Opportunity’nin, bir ay kalacak şekilde planlanarak Mars’a gönderildiğini biliyor muydunuz? Ama Rover’lar tam altı yıldır Mars’ın altını üstüne getiriyor. Dediğim gibi garip bir gezegen Mars; ilgi çekici bu kızıl dev hakkında ne var, ne yok yutarken oyunlarını da ıskalamıyorum tabii ki. Dolayısıyla Red Faction serisinin üyesi Armageddon’u denememek olmazdı.
Mars’a yolculuk İlk oyunda Mars’ın yüzeyinde maden araştırmaları yapan Ultor Corporation’nın üzerine “Parker” adındaki bir madencinin emekçi gazabını salmıştık. Gel zaman git zaman, insanlar Mars’ın üzerinde karınca gibi yuvalanmaya başladı. (İleriye sarıyorum.) Bir önceki oyundaysa “Alec Mason” adındaki başka bir madenci, Mars kolonicilerine zalimce davranan Earth Defense Force’a karşı başkaldırıyordu. Ağabeyinin isteğiyle Red Faction’a katılmıştı ve zafere koşmuştu. Yeni oyundaysa Mars’ın yüzeyini yaşanabilir hale getiren Terraformer sabote ediliyor ve koloniciler, yüzeyin yaşanması imkansız koşullarından kaçarak yeraltına sığınıyorlar. Bu sefer Darius Mason’ı (Alec’in ağabeyi.) yönettiğimiz oyunda, bir araştırma kazısında yine kazık yeyip Mars’ın derinliklerinde terk ediliyoruz. Ve fark ediyoruz ki Mars’ın bizden evvel ev sahipleri varmış. Yaratıklarla burun buruna geldiğimiz noktadan sonra oyun, ben de müthiş bir Gears of War ve Dead Space havası yakalamaya çalışmış izlenimi bıraktı. İnsanların birbirlerini yedikleri koloni savaşlarının bitip işin içine artık yaratıkların girdiğini düşünürseniz, Red Faction serisi tamamen farklı bir oluşuma yelken açıyor gibi görünüyor.
Önceki oyunların mirası GeoMod motoru gelişip büyüyerek 2.5 sürümüne geçmiş. GeoMod sayesinde oyunda gördüğünüz bütün yapıları, belediyenin yıkım ekibi girmiş gecekondu mahallesi gibi yerle yeksan edebiliyoruz. Bana kalırsa bu hem güzel, hem de kötü bir özellik. Güzel tarafı, savaş esnasında etrafınızda patlayan, yıkılan yapıların parçalarının havalarda uçuşması, ayağınızın altındaki zeminin tuzla buz olup parçalanması... Büyük yıkım hissini her yerde hissedebilmeniz ve özellikle Magnet Gun gibi silahların bu yıkıma yaratıcılık getirmenizi sağlaması eğlenceli bir etken. Kötü yanıysa GeoMod’un bir Frostbite ya da bir CryEngine olmaması. Ekran kartlarını en çok zorlayan etkenlerden biri, patlayan bir binanın ayrıldığı parça sayısıdır. Parça sayısı arttıkça grafik gözümüze hoş ve gerçekçi görünür ama performansı da bir o kadar yer, bitirir. RFA’da her yerin parçalanabileceğini düşünürseniz, sistemin ne kadar zor bir yükü sırtladığını tahmin edersiniz. Dolayısıyla arka plan kaplamaları çok güzel dururken onun önündeki yıkılabilir bir platform -yıkılabileceği için- sırıtarak duruyor; çünkü parçalanacak, çünkü parçalanırken performansı düşürmemesi lazım ve bu yüzden grafik kalitesinin düşürülmesi gerekiyor. Parçaladığınızda da öyle un ufak olmuyor, büyük parçalar halinde yıkılıyor ve bu da göze pek hoş görünmüyor açıkçası.
RFA’yı her zamanki gibi üçüncü şahıs bakış açısından oynuyoruz. Mason zıplayabiliyor, çömelebiliyor ve üstüne doğru yapılan saldırılardan kaçmak için her yöne hızla takla atabiliyor. Macera boyunca en büyük yardımcımızsa bilgisayarımız S.A.M. oluyor. Bize gitmemiz gereken yolu gösterir, karşımıza çıkacak tehlikeli yaratıklar gelmeden önce bazen uyarır (Bu noktada kafasına göre davrandığını düşünüyorum.), görev hakkında bilgi verir, sohbet eder. Hayat arkadaşımız gibi bir şey. Ayrıca artık bilimkurgu temasının vazgeçilmez olgusu olan nano teknoloji burada da mevcut. Binaların hepsi yıkıldığı için bazen geçmemiz gereken yerler, savaşın sıcak atmosferinde yıkılıp gidiyor. Eee, bizim oradan geçmemiz lazımdı... O zaman süper nano bilekliğimiz devreye giriyor ve bu yıkık noktaları yoktan tekrar var ediyoruz! Fanteziye gelin sayın izleyiciler. Bunun gibi bir durum, Singularity’de vardı ama konunun içine harmanlandığından göze batmıyordu. RFA’daysa resmen oldubittiye geliyor. Bir yer mi yıkıldı, ver nano bilekliği, gitsin... Nano Forge bilekliğimiz Impact ile şok dalgası yaratıp kapalı kapıları yıkabiliyor, Shockwave ile Impact’in benzerini canlılara uyguluyor; ayrıca etraftan topladığımız Nano Tech puanlarıyla haritanın belli noktalarında karşımıza çıkan istasyonlardan cihazı geliştirebiliyoruz. Bu şekilde yeni yetenekler kazanıyoruz ki bunlar gerçekten çok önemli. Recoil Reduction ile silahın geri tepmesini azaltırsınız, Evasive ile saldırılardan daha rahat kaçarsınız, Deep Pockets ile daha fazla mermi taşırsınız, Last Gasp ile gücünüz fazla azalıp ekran kırmızılaştığında biraz daha zor ölürsünüz ve benzeri... Bu yetenekler toplam dört kademeye ayrılmış. Mesela ilk iki saydığım yetenek ilk kademedendi, kademe arttıkça aldığınız yetenekler güçleniyor. Refl ective Shiled ise dördüncü kademe bir yetenek ve üzerinize atılan takipli saldırıları düşmana geri yansıtıyor.
Oyun boyunca karşınıza çıkacak yaratıklar güçlenecek. Onlar güçlendikçe biz de yeteneklerimizi geliştirip daha güçlü silahlar bulacağız; hatta içine girebileceğimiz robotlar da mevcut ve bunlarla savaşmak gerçekten çok eğlenceli. Ortalığı roket ve mermi cehennemine çeviriyorsunuz. En eğlenceli silah Magnet Gun bence. Önce hedefi seçiyorsunuz, sonra istediğiniz bir noktayı ve ateşleme yaptığınız anda ilk zımbaladığınız hedef, istediğiniz noktaya doğru o kadar büyük bir hızla çekiliyor ki çarpınca ölebiliyor. İki yaratığı bu şekilde birbirine toslatabiliyorsunuz. RFA’da ayrıca iki multiplayer seçeneği bulunuyor; Infestion ve Ruin. Infestion’da dört kişilik bir grupla üzerinize gelecek 30 yaratık dalgasına karşı dayanmaya çalışıyorsunuz. Ruin’deyse yine bir grupla beraber, çeşitli haritalarda size verilen görevleri yerine getirmeye çalışıyorsunuz. Bu bir savunma görevi de olabiliyor, saldırı görevi de. (Bence Infestion ayrıca eğlenceli.)
Son paragrafa girerken bütün parçaları toplamam gerekirse grafikler pek tatmin edici değil, bunun nedeni bence GeoMod, yani her yerin yıkılabilir olması. RFA, sürekli yaratık vurduğunuz bir oyun olduğundan hikayenin çok sağlam olması ve ara olayların, geçişlerin bizi heyecanlandırması lazım (Bakınız Dead Space.) ama RFA bu konuda zayıf. Kolonicilerin savunmasını güçlendir, yemek bul, su bul süreci belli bir yerden sonra sıkıyor. Gears of War’daki gibi siper alma durumu olsa çatışmalar çok daha zevkli olurdu ama sadece sağa sola yürüyerek kendinizce korunuyorsunuz. Yani bu türü çok oynayan oyuncular için pek bir yenilik sunmuyor RFA ama türe yeni oyuncuları tatmin edebilir. Konu yaratıklara döndüğünden serinin devamı gelecektir ve umarım yeni oyunda seriye ciddi yenilikler getirilir. Neyse, şimdiden iyi oyunlar..