Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Bağımsız yapımcıların ezber bozmaya devam ettiği şu günlerde yayınlanan Gunpoint, son derece başarılı yapımlardan bir tanesi olarak göze çarpıyor. Yapımcısının ilk oyunu olmasına rağmen oyuncular tarafından beğenilmesi de yapımcısını takibe değer kılıyor. Oyuna dönersek Gunpoint, iki boyutlu bir yapıda ve piksellerden oluşan bir görselliğe sahip. Bu görsellik ve oyunun ufacık boyutu, Gunpoint’e benim gibi önyargıyla yaklaşmanıza neden olmasın çünkü oynadıkça her byte’ın hakkını verdiğini fark edeceksiniz oyunun. Karakterimiz Richard Conway, serbest bir ajan ve onunla ilk tanışmamız da ajanlara yakışır bir şekilde ofisinin camından karşıdaki binanın içerisine uçarken gerçekleşiyor. İçerisine uçtuğu bina bir şirkete ev sahipliği yapmakta ve şirketin çalışanlarından Selena Delgado da bu uçuşu bizlerle birlikte görüyor. Ajanımızın uçuşundan etkilenen Selena hemen telefona sarılarak ajanımızı işe almak için onu arıyor. Kısa bir konuşmanın ardından Selena’nın odasına doğru giden Richard, güvenlik kameraları tarafından izlenirken Selena’nın odasına başka birisi giriyor ve Selena’ya ateş ediyor ve bu kimliği belirsiz şahıs camdan atladığı gibi de kayboluyor. Güvenlik kameralarında Selena’nın odasına giderken görülen karakterimiz de bir numaralı şüpheli durumuna düşüyor ve Richard’ın macerası başlıyor.
Karakterimizin ajan olmanın gerekliliği olan teknolojiye de sahip olduğunu görüyoruz. Kullandığı cep telefonuyla bütün elektronik aletlere hükmedebilen Richard, telefonuyla kapıları, lambaları, güvenlik kameralarını, asansörleri, prizleri ve hatta silahları bile uzaktan kontrol edebiliyor. Ayrıca Richard’ın kullanmakta olduğu cep telefonu, oyunun arayüzünü de oluşturuyor. Ayrıca Richard’ın yüksek mesafelere bir çırpıda sıçramasını sağlayan ve bu mesafelerden düştüğünde onu hayatta tutan bir pantolonu da var. Richard’ın bu süper pantolonuna ve telefonunun onlarca işlevine rağmen işini tek bir kurşunun bitirebiliyor olması da kendinizi süper kahraman gibi hissetmenize izin vermiyor. Bölüm tabanlı bir oynanışa sahip olan oyunda karakterimiz her bir bölümü kendinden istenenleri yerine getirerek geçmeye çalışıyor.
Bölümler boyunca yaptığımız her bir hareket ve o bölümde geçirdiğimiz zaman, bölüm sonunda karnemizi oluşturuyor ve bu karnede A+ almak da eksiksiz bir ajan olarak görevinizi tamamladığınız anlamına geliyor. Serbest bir ajan olarak kimin için çalıştığınız ve doğru bilgiyi kime verdiğiniz oyunun gidişatını etkiliyor gibi görünüyor. Bölümler arasında cep telefonumuzdan karakterimiz için yeni teknolojiler satın alabiliyor, karakterimizin yeteneklerini geliştirebiliyor ve hangi bölüme başlayabileceğimizi seçebiliyoruz. Sesler ve müzikler adına pek bir kısır olan oyun (Gerçi bölümleri geçmeye çabalar ve zamanla yarışırken seslerin farkında bile olmuyorsunuz.) her yeni bölümde biraz daha zorlaşarak ve oyuncuyu farklı şekillerde düşünmeye iterek oynanabilirliğini koruyor. Teknolojinin yeri geldiğinde ne kadar tehlikeli bir silah olabileceğini gösteren oyun, Watch Dogs öncesinde teknolojiyi nasıl kullanabileceğinizin de ipuçlarını veriyor. Birbirinin aynısı oyunları oynamaktan sıkılan ve parmaklarından çok kafasını çalıştırmak isteyen oyuncular için kesinlikle denemeye değer bir oyun olmuş.