Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Ya Ark’ı kurtaracaktık ya da Ark’tan kaçacaktık. Ya sev, ya terk et! Ark polisi aslında farklı söylüyor: Ya sev, ya sev! Sevecekler yani, kaçarınız yok ama kaçmaya çalışanlar da var. Direnişçilere, yani polislere göreyse teröristler. Yayıla yayıla Ark’ta yaşamak varken nedir kuzum bunların birbirleriyle alıp veremedikleri?
Yani kısaca hikayeye bakalım. Brink, Ark adında, su üzerinde yüzen, ileri teknoloji bir ada şehirde başlıyor. Sadece ilk kurucuların, araştırmacıların, mühendislerin ve güvenlik görevlilerinin nüfusunu destekleyebiliyor ama hayat standartları gayet lüks. Gün geliyor, sular beklenmedik bir zamanda yükselmeye başlıyor ve Ark, okyanusun ortasına sürükleniyor. Bilinen dünyada yaşam imkansız hale geldikçe son kuruşunu veren milyonerler Ark’a kaçıyor ve sığınmacı oluyorlar. Ark kurucuları bu sığınmacılara yer açıyor (İzbe, paslı, yaşanması zor yerler...), onları kendi işlerinde kullanıyor ama onlara yardım etmekte pek cömert davranmıyorlar. Dolayısıyla Joe Chan adında bir lider sayesinde millet galeyana geliyor ve isyan ediyor. Bazısı Ark’ı yok etmek, bazısı kontrolü ele almak, bazısıysa Ark’tan kaçıp dış dünyada sağlam kaldığına inandıkları yerlere, başka insanları keşfe çıkmak istiyorlar ve Ark güvenliğiyle çatışma başlıyor. Bu noktadan sonra siz karar verin; kim iyi, kim kötü?
Zengin karakter tasarımı Kısa bir demo izledikten sonra size şöyle önemli bir soru sorulacak: “Escape the Ark” veya “Save the Ark”. İlkini seçerseniz direnişe, ikincisini seçerseniz güvenlik kuvvetlerine geçiyorsunuz. Bu sorudan sonra karakter yaratılmış oluyor ve oynayacağınız bütün oyunlarda alacağınız tecrübe puanı, bu karakterin hanesine yazılıyor. İsterseniz başka bir karakter de yaratabilirsiniz ama özellikle 10. seviyeden sonra kademe atlamak zor olduğundan sürekli karakter değiştirmek, gelişmenizi engellemekten başka bir şeye yaramıyor. Yani iyi düşünerek tarafınızı iyi seçin. Brink lanse edilirken, oyunun tasarımında trilyonlarca kombinasyon olacağı söylenmişti. Trilyonu bulur mu, bilmiyorum ama size gayet zengin bir içeriğin var olduğunu söyleyebilirim. Elbisenizden yüz hatlarınıza, dövmenizden şapkanıza kadar o kadar çok seçenek var ki bir oyuncunun diğerinin tıpatıp aynısı olması imkansız. Karakter ve kıyafet tasarımıysa çok renkli ve göze hitap eder cinsten. Hangisini seçeceğinizi şaşırıp kalıyor, oyuna başlamadan evvel Barbie’siyle oynayan kız çocuğu gibi uzunca bir zamanı karakter tasarımına harcıyorsunuz. Unutmadan söyleyeyim; dövmelerinizi ve sesinizi seçmek için tek hakkınız var, bunlar kalıcı.
Adam vurmak önemli değil! Her bölüme girişte o bölümün hikayesini ve ne yapmanız gerektiğini anlatan bir videoyla karşılaşacaksınız. Bunu dinledikten sonra tavsiyem, diğer oyuncuların hangi sınıfı aldığına bakarak gerekli sınıfı seçmeniz. Seçebileceğiniz dört sınıf var ve bu dört sınıfın yapabildiği farklı yetenekler mevcut. Brink’i oynarken dikkatinizi çekeceğinden eminim ki bu oyunda klasik kill / death karşılaştırması yok, puanları “Objective”, yani yerine getirdiğiniz görevlerden topluyor ve bölüm birinciliği için çarpışıyorsunuz. Yani isterseniz 100 adam vurun, bunun verdiği puan çok düşük. Görev yerine getirilmedikten sonra 100 adam vurmuşsunuz, ne önemi var, değil mi? Dolayısıyla Objective sistemiyle Brink, sizi görev yapmaya, daha doğrusu takım oyunu oynamaya zorluyor. Takım oyunuysa dört klasik ama birbirinden farklı sınıfın uyum içinde çalışmasıyla oluyor: Soldier, Engineer, Medic ve Operative.
“Soldier, her silahı kullanabilir.” klasik tespitini söylemeyeceğim; çünkü bu oyunda hangi silahı kullanabildiğiniz, vücut yapınıza göre değişiyor. Soldier’ın avantajı, cephanesinin hiç bitmemesi. Mevcut cephaneniz tükendiğinde “X” tuşuna basıp bir süre beklerseniz, cebinizin yine mermiyle dolduğunu göreceksiniz. Brink’te takım oyunu önemli olduğundan “F” tuşuna basıp bir takım arkadaşınızın üzerine gelirseniz, hem ona ekstra cephane vermiş, hem de sağlam puan almış olursunuz. Özellikle Engineer’ın ve Medic’in cephanesinin çabuk bittiğini aklınızda tutup bunlara yardım etmeye çalışın. Soldier ile kapalı kapıları ya da geçitleri patlatma görevini üstlenebilirsiniz. Görev almanın nasıl olduğunu ve çeşitlerini ileride belirteceğim.
Engineer, bence oyundaki en kullanışlı sınıf. Öncelikle kendi silahlarını güçlendirebiliyor. Takım arkadaşlarına da yardım edip silahlarını güçlendiriyor ya da çelik yelek veriyor. Makineleri tamir edebiliyor, Operative’lerin hack’ledikleri cihazları tamir edebiliyor. Yere, yanına yaklaşan düşmana otomatik ateş eden makineli tüfek aparatı kurabiliyor, mayın döşeyebiliyor. Ciddi şekilde savunma ve sağlam bir düşman itici sınıfı. Tek zayıf yanı, çok çabuk cephanelerinin bitmesi ki bu gibi durumlarda Soldier’lardan yardım istemelisiniz.
Medic, Brink’in doktoru ve aldığı yetenek puanıyla en önemli destek sınıfı. Kendi sağlığını arttırabilir, aynı şekilde takım arkadaşlarına da bu özelliği uygulayabilir. Yaralanan arkadaşlarını iyileştirebilir, vurulup etkisiz hale gelen arkadaşlarınıysa verdiği ilaçla yeniden oyuna sokabilir. Kapı kıramaz, cihaz hack’leyemez ama kaçırılması gereken kişileri iyileştirerek ilerlemelerini sağlar. (Bu şekilde iki görev var.) Yani kısaca arkadaşlarınız nereye gidiyorsa oraya ilerlersiniz ya da “Ben şu kapıyı patlatacağım!” diyen adamı korumayı görev bilerek yaralandıkça onu iyileştirirsiniz.
Operative, bildiğiniz casus sınıfı. Oynaması çok eğlenceli ama bir o kadar da zor bir karakter. En önemli özelliği tabii ki kılık değiştirebilmesi. Ölen düşmanların yanına geldiğinizde onların şekline bürünebiliyorsunuz ama şekline büründüğünüz düşmanın ekranında “You have been hacked” diye bir uyarı çıkıyor. Yani takım arkadaşlarınızın arkasından sinsice yaklaşmaya çalışan başka bir “siz” görürseniz hemen vurmalısınız. Herhangi bir fonksiyonu yerine getirmeye kalktığınızda gizliliğiniz bozuluyor. Operative, düşman makineli silahlarını yeniden programlayıp kendi tarafına geçirebiliyor, makineliyi kendi yönetebiliyor, görevlerde ele geçirilmesi gereken bilgisayarları kırabiliyor ve farklı el bombaları kullanabiliyor.
Koş koş koş! Brink’in en önemli özelliklerinden biri, parkur FPS’si olması. Akıllı parkur sistemi sayesinde haritada gördüğünüz nesnelerin %90’ına tırmanabiliyor, üzerinden atlayabiliyor ya da altından kayarak geçebiliyorsunuz. Koşarken bir engelin üzerine bakıyorsanız üzerinden, altına bakıyorsanız altından otomatik olarak geçebiliyorsunuz. Parkur sisteminde vücut şekliniz çok önem kazanıyor; çünkü “azman” vücut şeklini seçerek oynarsanız, (Azmancıklar fazladan HP bonusu alıyor, minigun ve pompalı tüfek kullanabiliyor.) popoyu kaldıramaz ve iki adımlık yere bile tırmanamazsınız. Medium vücut seçeneğinde çoğu yerden geçebilirsiniz ama her yere tırmanmak istiyorsanız, Light sıkleti seçmelisiniz. Bazı haritaların kestirme seçenekleri olduğundan maymun gibi oraya buraya atlamak çok önemli avantajlar sağlıyor. Bu yüzden vücut şeklinizi oynadığınız sınıfa göre seçip ona göre hareket etmek en mantıklısı. Kısacası Brink’te hareket etmekte olabildiğince özgürsünüz.
Silahlara gelince beklentiler biraz dumura uğruyor. Karakter tasarımına harcanan özen ne yazık ki silahlara yoğunlaştırılmamış. Her iki tarafın farklı silahları olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz; iki karşıt grubun silahları aynı. Silahlar ne yazık ki belli başlıklar altında toplanmamış ve seçim ekranına girdiğiniz zaman hepsi çingene bohçası gibi önünüze dağılıyor. Yani keskin nişancı tüfekleri (Zaten bu tip tek bir tüfek var.), tüfekler ve hafif makineliler gibi başlıklar yok. Silahlar tanıdık değil, hepsine işkembeden isimler uydurulmuş ve çoğunun etkisi birbiriyle aynı. Genelde çoğu kişi oyundaki tek keskin nişancı tüfeğini alıyor. Silahlar hakkında söyleyebileceğim tek iyi şeyse eklenti yelpazesinin geniş olması. Bunları açmanız için de “Challenge” modundaki görevleri bir arkadaşınızla ya da tek başınıza bilgisayara karşı oynayarak tamamlayabilirsiniz.
Görev bizi bekler Önceden de belirttiğim gibi Brink’in amacı adam vurdurmak değil, görev yaptırmak. Brink’i Team Fortress’ın daha hızlısı olarak düşünebilirsiniz. Temposu yüksek olduğundan parkur gazına gelip iki - üç düşmanın ortasına dalmak isteyebilirsiniz, dalıp da yüksek ihtimalle ölürsünüz. Bu yüzden oyuna başlarken görevin ne gerektirdiğine bakın. Her bölüm tek gereklilik içermiyor; yani ilk aşamada bir kapıyı patlatmak gerekirken, ikinci aşamada uçak yakıtı çalmak zorunda kalıyorsunuz, sonra uçağın benzin deposunu tamir ediyorsunuz vesaire... Bu yüzden görev değişikliğe uğradıkça sınıf değiştirerek gerekli olan noktalara düzgün çalışmıyor. Yani adamı kafasından vurmanıza rağmen hemen inmediği de oluyor, indiği de. Buna rağmen oyunun güzel kısmı, hızlı yapısından dolayı soteye yatan fazla oyuncu olmaması. Genelde herkes ortalıkta koşuyor. Düşmanın üzerine koşarken “C” tuşuna basarsanız, ayaklarına doğru kayıp kısa bir süre yere düşürebilir ve böylece üzerine daha rahat mermi boşaltabilirsiniz. Fakat genel olarak silahlarla çarpışma kısmı, böyle bir oyundan beklediğiniz düello hissini vermiyor. Silah türleri genelde hafif makineli ve seri tüfekler olduğundan yapmanız gereken tek şey, hedefi seçip destek verebilirsiniz. Fakat bir aracı tamir için takımınızda üç tane Engineer varsa sizin de onlara katılmanıza gerek yok, Medic olarak adamlara destek verebilirsiniz. Arkadaşınız “Aracı tamire gidiyorum.” diyerek ne yapacağını belirtir, siz de “O arkadaşa eşlik ediyorum.” diyerek ona yardımcı olduğunuz her noktada puan toplarsınız. Her görevi bitirmek için zamanla yarıştığınızı hatırlatmak isterim; bu yüzden genelde insanların aklına takım oyunu oynamak son iki - üç dakika içinde geliyor.
Toplamda sekiz harita mevcut fakat gelecek ücretsiz DLC’lerle bu sayı artıyor. Bazı haritalarda çıktığınız nokta, görev yerinize çok yakın olduğundan eğer iyi oynayan bir takımınız yoksa rakip takım sizi rahatlıkla kenara sıkıştırıp üst üste zevkle öldürebiliyor. Bu gibi durumlarda sinirlenip çok “rage quit” yaptığım oldu. Oyunun eksiklerinden biri de bu.
Brink’te karakter gelişimi seviye atlamak üzerine kurulu. Seviye atladıkça aldığınız puanlarla yeni yetenekleri açabilirsiniz. Toplamda 50 yetenek mevcut ve her sınıfa ait özel yetenekler mevcutken genel bir yelpazede her sınıfın kullanabileceği ortaklar kalemler de bulunmakta. Seviye farkı yeni oyuncuları zorlayabilir ki bu gibi durumlarda büyük ağabeylere destek vermek en iyisi. Seviye atlayarak daha güçlü ve yeni silahlar açılmaması, (Challenge ile açılıyordu hatırlarsanız.) karakterler arasındaki dengesizliği azaltmış.
Çarpışma kısmına gelirsek oyundaki “headshot” sistemi mouse’un sol tuşuna basılı tutmak oluyor.
Bu oyunun artılarını / eksilerini bütün açıklığıyla saydığımı düşünüyorum. Eksileri oyunu oynanmayacak duruma sokmuyor ama Splash Damage gibi Enemy Territory: Quake Wars şaheserini yaratmış bir firmanın bu noksanları kapatarak oyunu piyasaya sokması gerektirdiğini düşündürüyor. Çok ağır olmayan eksilere rağmen bolca artısı olan bir oyun Brink ve bunlar onu eğer doğru ayarlar yamalarla yapılırsa çok iyi potansiyeli olan bir oyun yapıyor.