Hayatımdaki en kötü tahmini sanıyorum ki Dead Space için yapmışımdır. Electronic Arts’ın “Dead Space” adında bir oyun üzerinde çalıştığı haberleriyle zaten pek ilgilenmedim ama çıkan ilk tanıtım videolarını da takip etmeden duramadım. Bu videolar bana bir başka “sıradan” oyunun sinyallerini verdi nedense ve Dead Space’in ufukta yok olup giden bir oyun olacağına kanaat getirdim. O dönem kiminle konuşsam, “Berbat bir oyun olacak...” deyip durdum, bu kadar da iddialıydım. Sonra oyun piyasaya çıktı, tasımı tarağımı topladım, yerleştim Bora Bora adasına. (Param çoktu.) Dead Space beni öylesine kötü bir şekilde ters köşeye yatırmıştı ki... Bir yandan kendimden şüphe edip üzülüyor, bir yandan da seviniyordum; Electronic Arts’ın bizi böylesine kaliteli bir oyunla buluşturması beni çok mutlu etmişti.
Dead Space gerçekten çok iyi bir oyundu. Resident Evil benzeri oynanışıyla hem doyurdu, hem de Resident Evil’dan beter korku sahneleriyle herkesin gecelerini altüst etti. Dead Space 2’de macera bir ileri aşamaya taşındı, rahatsızlık boyutu yükseldi bünyelerde; oyunu bir oynayan, bir kez daha oynarken ebeveyn kontrolüne bırakıldı.
Bir gün, bir Çek televizyon muhabiri -diye hatırlıyorum- Visceral Games’in ofisine daldı ve kocaman bir panoya yazılı bir Dead Space 3 logosunu görüntüledi. O gün anladık ki uykusuz günler geri dönüyor, ümitsizlik bir kez daha bizi esir almak için kuyumuzu kazıyordu. Bu sefer yalnız kalmayacağımız söylendi, istediğimiz silahı üretebileceğimizin vaatleri verildi, para ödeyerek işleri kolaylaştırabileceğimiz tekrar tekrar bilgi geçildi ama rahatlamadık. Biliyorduk ki Necromorph’lar yine en beklenmedik anda üstümüze atlayacaktı, yine o pis sesleriyle bize hayatı zindan edecekti... Hepsi oldu, hepsini yaşadık ve 20 saatin sonunda, ben artık tanıdığınız ben değilim!
Bahtsız Isaac
Hatırlar mısınız, Isaac’in bir kız arkadaşı vardı “Ellie” adında. İşte o kız The Last of Us’taki kız! (Tansiyonu yükselttim mi?) Şaka yapıyorum, o değil. İkinci oyunda kız arkadaşımız olan Ellie, yeni oyunda artık kız arkadaşımız değil. Kız o kadar mesajlar attı, arayıp sordu ama biz cevap vermedik. Neden? Biraz öküzüz çünkü. Kendimizi (Isaac’iz biz.) toplumdan soyutladık, öyle garip bir hayat yaşıyoruz. Tabii ki o kadar Marker’lar, Necromorph’lar sizin de hayatınıza girseydi, siz de izole bir hayat yaşamak isteyebilirdiniz. (Ben olsam Ellie gibi bir kadına sarılıp onu bir daha asla bırakmazdım.) Her neyse, oyunun hemen başlarında Ellie’yi kurtarmak için bir operasyona çıkıyoruz apar topar ve kendimizi yine Necromorph’larla mücadele ederken buluyoruz. İçinde bulunduğumuz gemi patlıyor, bir mühendis olan Isaac hemen kontrolü eline alıyor, mürettebatı yönlendirip gemiyi ayakta tutmaya çalışıyor ve büyük macera bir kez daha başlıyor.
Orada “3” takısı olmasına rağmen oyuna adım attığınız saniye her şey tanıdık geliyor; kontroller, atış hissiyatı, görüntüler, kaplamalar... Sanki Dead Space 2 hiç bitmemiş ve biz de kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Isaac’i kontrol etmek, diğer Dead Space oyunlarından hiç farklı değil. Yine yavaş yavaş yürüyor, yine düşmanlarımızı yavaşlatıyor, yine makineleri çalıştırmak, uzaktaki nesneleri yakalamak için telepatik güçlerimizi kullanıyor ve yine ateş etmek için illaki hedef alıyoruz. Bir ara dikkat ettim, resmen sürekli nişan alarak ilerliyorum oyunda. Yıl 2013, üçüncü oyun olmuş, artık nişan almadan da ateş edebilseydik fena olmaz mıydı? Üstelik oyunun türü “survival horror”dan, “dungeon crawler”a dönüşmüşken...
Şimdi bu konunun uzun ve detaylı bir şekilde anlatılması icap ediyor. Dead Space serisinin ilk iki oyununu oynadıysanız, fark etmişsinizdir ki olan bitenler Resident Evil’ın biraz uzayda geçeni tadındaydı. Önceden ayarlanmış sahneler, mekânlar, görevler ve oyunun genel atmosferi tam anlamıyla sizi korkutmak ve o yalnızlık hissini iyice size aşılamak üzere kurulmuştu. Bu iki oyunda temel amacımız, önümüzdeki hikâyenin tadını çıkarmak ve bu sırada da korkudan altımıza kaçırmamaktı. Yeni oyunda olaylar biraz farklı. Bir kere artık önümüzde “yan görevler” var. Bunları yapıp yapmamak tamamıyla bize kalmış durumda. Yan görevleri niye yapıyor olduğumuz da oyunun Diablo’ya kayan kısmını özetliyor...
Eskiden neydi; bir silah bulduğumuzda sevinirdik, daha da iyisini bulduğumuzda coşardık, en çok sevdiğimiz silaha kavuşunca da onu asla bırakmak istemezdik. Silahları güçlendirmek için çipler bulurduk, sevdiğimiz silahlara bunları uygulayıp daha da güçlü olmalarını sağlardık. Dead Space 3’ün en büyük yeniliği de silahlarda yatıyor. (Birazdan iki konuyu bağlayacağım, sabırsızlanmayın.)
Oyuna yine Plasma Cutter, Machine Gun ile başlıyor ve hemen ardından Line Gun’ı envanterinize ekliyorsunuz? Peki nasıl... (Sürekli konuyu erteliyor.) Artık yoldan silah bulma devri kapandı; Dead Space 3’te kendi silahınızı, kendiniz yapıyorsunuz. Silahları üretmek için silahların bölümlerini oluşturmak ve bunları oluşturmak için de gerekli materyalleri toplamak gerekiyor. Materyaller de her yerde; kutularda, dolaplarda, cesetlerde, Necromorph’ların bedenlerinde... Daha iyi silahlar, daha kolay Necromorph avlamak, daha fazla hayatta kalmak demek. Bu silahları üretmek için gerekenleri bulmak da saatler süren avcılık demek...
Şu şemayı uzatabilir misiniz?
Silah üretmek için iki yöntem izliyor ve bir adet mekâna ihtiyaç duyuyoruz. Workbench’ler bize silah veya başka ekipmanların üretiminde yardımcı oluyor. Workbench’i bulduktan sonra ya hazır şemalarda yer alan silahlardan birini üretebiliyor ya da kendi silahımızı parça parça kuruyoruz.
Bir silahı üretmek için Frame’e, Tool’a ve Tip’e ihtiyacımız var. Frame’ler silahın büyüklüğünü belirliyor. Daha ağır ve nispeten güçlü silahlar üretmek için Heavy Frame’ler bulmamız gerekiyor örneğin. Frame’i bulduktan veya oluşturduktan sonra bir Tool ile bu silaha güç vermemiz gerekiyor. Tool’lar aynı zamanda silahın element hasarını da belirliyor. Aslında bu iki parça, silahı oluşturmaya yetiyor zira Tip olarak da standart Tip belirleniyor. Silahın farklı özellikler kazanmasını sağlayan Tip’ler eklemek de mümkün elbette ki. Tamamıyla opsiyonel olan ama silaha ikincil bir atış mekanizması ekleyen Attachment’lar da yine birçok çeşitte. Kurşunlara elektrik etkisi ekleyenler de var, silahınızı otomatik olarak dolduran da, dürbün eki yapan da...
Silahlar bu oyunun her şeyi arkadaşlar, onu bilmelisiniz. Yani sizin bu tarafta beziniz yoksa bu oyuna hiç bulaşmayın bile zira Dead Space 3, korku türünden çıkmış ve daha iyi silah, daha çok parça mantığına bürünmüş, farklı bir oyuna dönüşmüş.
Silahları oluşturmak için oyunda bolca materyal buluyorsunuz. Scrap Metal, Somatic Gel, Transducer... Her silah parçası farklı miktarda bu parçalardan istiyor ama bundan daha da kötüsü, zırhınız ve sağlık, stasis paketleri de aynı materyallere gereksinim duyuyor. Zaten oyunun amaçladığı da bu: Sürekli parça peşinde koş, hayatta kalmak için araştır!
Mesela diyelim ki iki - üç tane sağlık paketiniz kaldı ve Somatic Gel’le yeni paketler üretmeniz gerekiyor. Aynı zamanda bir bakıyorsunuz, zırhınızın bir sonraki hasara dayanıklılık güncellemesinde yine Somatic Gel ihtiyacı var. Yetmiyormuş gibi, üretmek istediğiniz silahın bir parçasında da Somatic Gel kullanılıyor. Hadi bakalım, hangisini seçeceksiniz? Oyun sizi bu duruma o kadar çok düşürüyor ki seçim yaparken sürekli ileriyi tahmin etmeniz gerekiyor.
Ve bahsettiğim yan görevlerin amacına geldik. Yan görevler genellikle sonunda size güzel bir ödül bırakan ve bolca yaratık öldürdüğünüz görevleri kapsıyor. Bu görevlerin bir yerinde de içerisinde çok hoş ekipmanlar olan bir kapı yer alıyor ama kapıyı açmak için Tungsten Torque Bar isteniyor. O Torque Bar ki bir silaha bir parça takmak için gereken, zor bulunan materyallerden bir tanesi... Kapıyı mı açacaksınız, silahı mı üreteceksiniz? Oyun sizi sürekli araştırmaya ve önünüze gelen her türlü görevi yapmaya itiyor. Ve sonunda bir bakıyorsunuz, eliniz Downloadable Content’e gitmiş ve para vererek materyal satın alıyorsunuz! Evet, Dead Space 3, oyunun parasından öte de gözünü paranıza dikmiş durumda...
Sonu gelmeyen mücadele
Materyal toplamanın bir yolu da Scavenger Bot’lardan geçiyor. Bunları salıyorsunuz, gidip sizin için materyal toplayıp geri dönüyorlar. Dilerdik ki onları da kendimiz kullanalım ama otomatik hareket ediyorlar. (Bunları alıp elinizde dolanmayın; nereye salmanız gerektiğini belirten bir ses duyacaksınız, onu duyduğunuz yerde salın gitsin.)
Materyal toplamanın ötesinde elbette ki yine çeşit çeşit Necromorph’la karşılaşıyoruz ama bunların çoğu daha önce gördüğünüz türde; hatta aynı düşmanlarla üçüncü kez mücadele etmek bende biraz sıkıntı yaratmadı da değil. Ortaya çıktıklarında çıkardıkları abartılı sesten, ezildiklerinde çıkardıkları ezilme sesi bile aynı. Onları yine eklem yerlerine vurarak öldürüyoruz, bunu da hatırlatayım. (Burada düşmanları kafasından vurmak bir çözüm değil. En azından insan olmayanları...)
İlk iki Dead Space oyununu oynayanlar bilirler ki bu oyunda akılda kalıcı sahneler çoktur. Dead Space 3 bu konuda biraz çuvallıyor zira olay materyal avına döndüğü için daha sıradan bölüm tasarımları söz konusu olmuş. Sırf geri dönüp bir bölümü bol bol oynayalım diye bölümler kolaylaştırılmış, bölümlerin heyecanı alınmış. Çoğu zaman nereden, neyin çıkacağını bile tahmin edebiliyorsunuz. Olaylar buz gezegeni Tau Volantis’in zeminine indiğinde biraz daha farklı bir oyun oynadığınızı anlıyorsunuz ama burada da yaptıklarınız, terk edilmiş gemilerde yaptıklarınızdan ve karşılaştıklarınızdan pek farklı değil.
Oyunun sonlarına doğru şöyle bir düşünceye kapıldım (Oyunu incelemek için oynayınca insan her aşamada düşünüyor.); şayet ki ortada iki tane daha Dead Space oyunu olmasaydı, bu oyunu klasikler arasına rahatlıkla alabilirdik. Fakat Dead Space’in nasıl bir oyun olduğunu bildikten sonra, oyunun atmosferindeki ve amacındaki bu radikal değişiklik beni biraz rahatsız etti. Dead Space benim gözümde sağlam bir senaryoya sahip, etkileyici sahnelerle dolu bir survival horror oyunuydu; Dead Space 3 ise neredeyse RPG diyebileceğim bir türe kaymış. Uzun oyun süresi, anlaşmalı oyun modu, oyunu bitirdikten sonra açılan New Game+ modu ve sağlam oynanışı ile yine iyi bir oyun ama artık övecek, orijinal bulacak tarafı da pek kalmamış durumda. Oyunun hala eski, “oyun içinde kullanılan öğeleri” kullanıyor olması ve oynanışa, atmosfere tatmin edici bir katkıda bulunmamış olması beni maalesef olumsuz tarafa doğru itti. Hiçbir şekilde kötü bir oyun değil lakin ilk iki Dead Space’in görkeminden de uzak...
Oyunu indirmek için;
Dead Space 3 Full Tek Link indir