Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Bu oyunu ilk gördüğümüz andan beri takip ediyoruz.2019 yılının en iddialı AAA oyunlarından birisi olmayı başaran Anthem, her geçen gün kendisi hakkında daha fazla bilgiyi gün yüzüne çıkartıyor. Nitekim çıkışına kısa bir süre kala yayınlanan VIP Demo ile de aklımızdaki birçok soru işaretini ortadan kaldırmayı başardı. BioWare Edmonton tarafından geliştirilen ve EA tarafından dağıtımı üstlenecek oyunun -ben size bu satırları yazıyorken- çıkış tarihi 22 Şubat 2019 ve umarım dergi piyasaya çıktığında da bu tarihe sadık kalırlar. PC, PS4 ve Xbox One konsolları için üretilecek oyunda, Alfa aşaması çoktan geride kalmış bulunuyor. Hatta bu aşama esnasındaki birçok oyun içi videoya ulaşmanız mümkün. Fakat gelin, oyun piyasaya çıkmadan önce nasıl bir kıvamda, bir de yayınlanan demosu üzerinden bakalım.
Oyunun ilk defa kendini gösterdiği videoyu hatırlayacaksınızdır. Hani şu yüksek bir yerden atlayıp, akabinde uçmaya başladığımız, sadece havada değil, suyun altında da uçmaya devam edebildiğimiz video… Hah, işte o videodan bu zamana kadar çok şey değişti. Yine de önce biraz detaylardan başlayalım. Bu uça uça gitme durumu, Anthem’ın geneline yayılacak bir yapı; yani durup dururken uçabiliyor, savaşlarda bu uçabilme durumunu avantajımıza kullanabiliyoruz. Aynı zamanda harita üzerinden bir noktadan diğerine hızlı şekilde yolculuk etmemiz de mümkün. Nitekim bu uçuşun bazı sınırlamaları olduğunu demo ile birlikte öğrenmiş bulunuyorum. Açık alanda uçmak gerçekten çok keyifli ama sonsuz değil. Isınma sebebi ile belirli noktalarda uçuşlarımıza ara vermek ve tamamen durmak zorunda kalıyoruz. Şelale gibi su ile temasa geçebildiğimiz noktalarda motorumuzun soğuması daha da hızlı şekilde oluyor ki bu da ince bir detay. Eğer savaş esnasında havadayken vurulursanız, anında yere düşüyorsunuz. İşin ilginç yanı, daha önce yayımlanan videolarda böyle bir durumun olmayışı. Tabii havadayken saldırı yapabilmenin gücü yadsınamayacak seviyede. Yani bir yandan uçup bir yandan haritayı manipüle edebilmek gerçekten fark yaratıyor. Harita üzerinde on adet alt bölge(subregion) olacağı açıklanan bilgiler arasında yer alıyor ve öyle görünüyor ki bugüne kadar gördüğümüz tüm haritalar, sadece bir alt bölge üzerinde geçiyor. Yayımlanan demoda bunlardan sadece birini deneyim edebildik. Fakat deneyim edilen bu bölge o kadar büyük ki tüm haritanın ne derece devasa bir ölçekte olacağının habercisi niteliğinde. (Tabii tüm bölgeler için bu kadar çok özenilecek mi, deneyim etmeden bir şey söylemek imkânsız.)
Teknik tarafta durum nasıl? Bu muazzam dünyanın ve oyunun şekillenmesindeyse Frostbite grafik motoru başrolü oynuyor. Son zamanlarda üstün yetenekleri ile gündeme gelen bu güzide motorun adını duymak bile insanın içini ısıtıyor ve deneyim ettiğim kadarı ile Anthem saçma sıkıntılar yaşanmayacak. Demoda karşılaştığım en rahatsızlık edici durum, uçarken bir noktaya çarptığımızda karakterin bir anda başka bir yöne doğru “sekmesi” oldu. Açıkçası bu durum uçarken karakterin kontrolünü bir hayli zorlaştırıyor. Ayrıca havadayken aşırı ısınma yüzünden yere düşerken sağa sola çarptığımızda da yine bazı fizik motoru saçmalıkları yaşayabiliyoruz. Bilindiği üzere oyunumuz dört kişilik co-op multiplayer bir yapı sunuyor ve tüm yapı, bu oyun modeli üzerine kurulu. Oyunda seçilmeyi bekleyen dört adet sınıf bulunuyor; Ranger, Colossus, Storm ve Interceptor. Her sınıfın kendisine has oyun yapısı bulunuyor ve hem gördüğümüz hem de verilen bilgilere göre birbirlerinden bir hayli alakasız özelliklere sahipler. Tabii burada dikkat edilmesi gereken, dört oyuncu da aynı sınıftan karakterle oyuna dahil olabiliyorsa bile, bir şekilde farklı karakterlere yönlenmesi olacaktır. Nitekim benim deneyimlerimde genelde her sınıftan bir kişi ile yola koyulduk. Sınıf demişken, dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama oyunda hiçbir yakın dövüş silahı bulunmuyor ve yapımcılardan gelen bir açıklamaya göre, hiçbir şekilde kılıç ya da benzeri yakın savaş silahı oyunda yer almayacak. Ayrıca etraftan toplayabileceğimiz farklı silah ve zırhların da rastgele oluşan özellikleri bulunacak. Yani kaliteli bir “end game” cihaz için epey uğraşacağız gibi gözüküyor. loot konusunda merak edilen bir diğer soruysa, unutulan ya da gözden kaçan eşyalara ne olacağı hakkındaydı. Bu sorunun cevabı da geçen ay geldi… Eğer bir eşyayı almayı unuttuysanız ve eğer Rare ve üzeri kalite seviyesine sahipse, otomatik olarak size gönderilecek. Ah, bu noktada eşya seviyelerinin de açıklandığını belirtmek isterim. Yapımcı ekibin şu anki hesaplarına göre, Common, Uncommon, Rare, Epic, Legendary ve Masterpiece olmak üzere altı farklı eşya kalitesi olacak. Tüm bu açıklamaların ardından daldığım oyunda loot konusunda çok iyi bir iş çıkarıldığını düşünüyorum. Şöyle ki her görevin sonunda tüm oyuncular yetenek puanı kazanıyor. Bazı oyuncular yaptıkları işlere ve oyun deneyim kalitelerine göre diğerlerinden daha fazla yetenek puanı kazanabiliyor ama genel olarak baktığımız zaman eşit olarak dağılan bir ödül mekaniği yaratıldığını gözlemledim. Lootlar kişisel olarak düşüyor; yani sağa sola salyalar saçarak saldırmaya gerek yok. Deneyim ettiğim ve anladığım kadarı ile erken seviyelerde genelde sahip olduğumuz ekipmandan çok daha iyisini bulamıyoruz. Fakat arada ufak da olsa upgrade olacak parçalar çıkabiliyor. Bu sayede hem insanlar arasında eşya kapışma derdi ortadan kaldırılmış, hem de ufak farklarla da olsa kullanılabilen yeni eşyalar otaya atılmış. Açıkçası ekipmana tek seferde gelen büyük değişikliklerden ziyade, zor ulaşılan ve ufak güçler sağlayan eşya toplama mantığını daha verimli buluyorum. Birçok yazımda da belirttiğim üzere, sırf bu sebepten bile Vanilya WoW’un üzerine WoW tanımam.
Neler yapıyorsunuz? Anthem içerisinde yapılacak bolca görev olacağı kesin. Fakat görevler haricinde Stronghold denilen yerlere girerek, normalden daha zor ama zorluğu kadar kalitede eşyaya ev sahipliği yapan noktalar bulunuyor. Instance mantığında olan bu noktalarda, farklı düşmanlarla karşılaşıp, zorlayıcı bossları yok etmemiz gerekmekte. Haritanın birçok noktasında bulunabilecek olan strongholdların an itibarıyla hesaplanan süresi, 35 ile 40 dakika arası. Yani içerisine girip saatlerce aynı noktada koşturmak zorunda değiliz ki bu gerçekten güzel bir haber. Eğer bu tarzdaki etkinliklerden düşen eşyalar bir türlü istediğiniz gibi olmuyorsa, sizi crafting tarafına alabiliriz. Deneyim ettiğim kadarı ile oyunda çok kolay kullanılabilen ve birçok ürün üretebileceğimiz bir crafting sistemi hazırlanmış.
Üretim yapmak için ilk olarak blueprintlere ihtiyacımız var. Akabinde harita üzerindeki parçaları toplamak ve lootlardan bize düşen ama kullanmayacağımız eşyaları parçalamak suretiyle hammadde ihtiyacımız karşılanacak. Böylece lootlardan düşen ve “çöp” diye tabir ettiğimiz parçaların bile oyuna önemli etkileri olacak. Misal, demonun başlarında bulduğum bir blueprint ve topladığım çöp eşyalar ile zırhımı ufak da olsa güçlendirecek bir upgrade yapmayı başardım. Tıpkı loot sistemin kendisi gibi, ufak ama oyuncuyu kendisine bağlamayı başaran, en ufak parça ile bile bir şeyler üretilmesine imkan sunan bir sistem olması için beni ziyadesiyle memnun etmeyi başardı. Bir diğer dikkatimi çeken konu da doğal yaşamı avlamak gibi bir durumun oyunda olmayışı. Özellikle mi yapıldı bilmiyorum ama etraftaki yaşayan canlılardan herhangi bir craft eşyası düştüğünü deneyim etmedim. Diğer taraftan, tıpkı birçok MMORPG’de olduğu gibi craft için gerekli bazı eşyalar satıcılardan temin edilebilecek. Zaman içerisinde bu satıcıların ürün yelpazesi ne şekilde genişler onu da birlikte göreceğiz. Savaş kısmına baktığımızdaysa aksiyonun ziyadesiyle zirvede olduğunu görüyoruz.
Anthem bu açıdan fazlasıyla hareketli bir oyun diyebilirim. Yazımın başında da bahsettiğim üzere, savaşların büyük bir kısmını havadan yere ateş ederek geçirdim. Yere indiğimiz zaman bazı devasa düşmanlara karşı daha savunmasız kalıyoruz. Her karakterin farklı bir oyun yapısı var dedik ve bu oyun deneyimimizi de derinden etkiliyor. Ben olabildiğince Colossus ve Ranger oynadım. İkisi de birbirinden uzak yapılardalar fakat ortak olan noktaları, her ne olursa olsun oyuncudan seri tepkiler vermesini beklemek diyebilirim. Tabii ki Colossus olarak daha ağır bir zırha sahipken, Ranger ile gelen saldırılardan çok daha hızlı kaçabiliyoruz. Fakat her kim olursanız olun, kalabalık savaşlarda alınan darbelerden dolayı düzenli olarak bazı objelerin arkasına saklanmamız gerekiyor. Çok fazla patlayan ve etrafa zarar veren saldırı modeli olduğundan, kimi zaman saklanmak da yetmiyor. Canımızın yenilenme hızı oldukça düşük. Bu sebepten öldürdüğümüz düşmanları ve içerisinde bulunduğumuz çevreyi iyice kolaçan edip, düşen can ya da mühimmat var mı diye bakmak gerekiyor. Her sınıfın kendisine ait bir adet “Ultimate” silahı var ve kullanıma bir hayli yavaş şekilde hazırlanıyor. Kullanıldıkları zaman etrafa büyük ölçüde zarar verdikleri gibi, aynı zamanda karakterimizi de kullanım esnasında ölümsüz kılıyor. Çevre detaylarının savaşlarla olan etkileşimi ve düşmanların çevreyi kullanımı da bir diğer dikkat çeken detay. Gördüğüm kadarı ile yapay zekâ an itibariyle bir hayli “yapay.” Vallahi tüm düşman birimleri delikanlı çıktı arkadaşlar. Birisi de demedi ki “Abi ben bir saklanayım, ölüyorum galiba.” ya da “Dur lan şunun arkasından dolaşayım da öyle saldırayım.” Anlayacağınız Anthem konu düşmanlar olduğu zaman tür olarak farklılık sunuyor ama kafa yapısı olarak bizlerin onlara ateş ettiği, onların da dümdüz bize ateş ettiği bir oyun olmaktan ileriye gidememiş. Umarım bu sıkıntı bir an evvel çözülür yoksa durum vahim.
Ölene ne olacağı da bir diğer merak konusuydu ama artık ne olduğunu biliyoruz. An itibarıyla ölen oyuncu, en yakın respawn noktasından hayatına devam edebildiği gibi herhangi bir eşya ya da para kaybına da uğramıyor. Fakat bu durum ne kadar böyle devam eder işte o tam bir sır, tam bir muamma. Tabii konu BioWare olunca merak edilen konuların başında romantizm geliyor. Yapımcı ekibe konu hakkında yöneltilen soruya verdikleri cevaba göre, Anthem içerisinde herhangi bir cinsel yakınlaşma ya da çıplaklık olmayacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Fakat karakterler arasındaki diyalog bir hayli detaylı olacak. Emote konusunda da günümüz oyun piyasasından geri kalmayacağa benzeyen Anthem’de, farklı durumlar için farklı emoteların oyuna dahil olacağı paylaşılan bilgiler arasında yer alıyor.
Bekleyelim görelim… Anlaşıldığı kadarı ile Anthem büyük oranda grind mantığı üzerine kurulu olacak. Daha doğrusu bugüne kadar ortaya çıkan bilgiler ve oyun deneyimim doğrultusunda bundan emin oldum diyebilirim. Yapımcı ekibe grind bazlı bir oyunun oyuncuları nasıl kendisine bağlanacağı sorulduğunda, dinamik dünya, gündüz gece ve hava durumu gibi faktörlerin oyuna olan etkilerinin tüm deneyimi baştan aşağıya değiştireceği üzerinde durmuşlardı. Açıkçası bu söylenenler demo deneyimim esnasında bir noktaya kadar yeterli olacağını ama uzun süren oyun sürelerinde kimseye yetmeyeceğini açık ve net bir şekilde gösterdi. Ayrıca yapımcılar kullanılacak farklı silah ve zırh kombinasyonları ile de oyundaki grind yapısının oyuncuyu sıkmadan devam edebileceğine inanıyor. Ben de bu noktada çok fazla yol kat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani sadece demoda gördüğümüze benzer bir çeşitlilik ile bu oyun çok ileriye gidemez, onu da belirtmek isterim. Biz de yapımcıların bu inanışlarının arkasında olmak istiyoruz ama konu grind olduğu zaman içimizi hep bir korku sarıyor. Yani ne desek boş en sevdiğim okur. Grind bu, Diablo 2 gibi de olabilir 3 gibi de. Görüntüde güzel bir oyun ile karşılaşacakmışız gibi duruyor ama şapkadan ne çıkacağı belli olmaz. Siz siz olun, oyun piyasaya çıkmadan emin olmayın!
Oyun çıktığında siteye indirme linkleri eklenecektir.