Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Skyward Collapse, alışılmadık bir strateji oyunu. “Strateji” deyince aklımıza gelen ilk şey, düşmanı yenmek... Üstelik oyunda canlandırdığımız rol de savaş tanrısı olunca, düşmanı yenmek için sağlam savaşlara gireceğinizi düşünüyor olabilirsiniz ama biraz sakin ol yeğenim. Hele bi’ gel, otur, soluklan. Hayatta her şey zafer kazanmak değil. Skyward Collapse’de uçan bir kıtada yer alan iki kavimin, birbiriyle sürekli savaş halinde kalmasını ama kimsenin kazanmamasını sağlamaya çalışıyorsunuz. Yani bildiğiniz, şerefsizin tekini oynuyorsunuz. İki tarafı da sürekli diğerine karşı kışkırt, fişekle, gazla, sonra oturup savaşmalarını seyret. Amacımız, kıyamet gününe kadar iki kavimin de ayakta kalması. Ancak bu o kadar kolay bir iş değil. Bu saftirik kavimler sizin fişeklemenizle sürekli birbiriyle savaşırlarken, bir yandan da iç sorunlarıyla uğraşıyorlar.
İsyan çıkabiliyor, eşkıyalar şehri basabiliyor, o olabiliyor, bu olabiliyor. Üstüne bir de kafalarını ezmek için gaza gelmiş bekleyen düşman kavim olunca, bir kavimin tarihten silinmesi çok da zor olmayabiliyor. Sanırım bu oyunu oynadıktan sonra, İnkaların, Azteklerin nasıl olup da yok olduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Savaş tanrısı olarak, kavimlerdeki birimlerin üzerinde doğrudan bir kontrolünü yok ama gücünüz ve enerjiniz doğrultusunda bu kavimlere yardımda bulunabiliyor, savaşacak askerler gönderiyor, destek veriyor, sırtlarını sıvazlıyorsunuz. Zavallılar da sanıyorlar ki savaş tanrısı onlarla. Küçük zavallılar.