Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Geçen aylarda incelediğimiz Airborne Kingdom’ın ardından, aynı tadı verecek bir oyun var karşımızda. Yapım, genel çerçevesiyle kabuslarla dolu olan kıyamet sonrası bir dünyada geçiyor. Kurduğumuz şehir göklerde uçabiliyor ve evet, şehri ve haklımızı yaşatmamız için yapmamız gerekenler var. Oyuna ilk girdiğimde karşılaştığım grafikler, renk paleti ve kasvetli ortam beni oyuna bayağı bir çekti. İlk girdiğinizde Frostpunk’ı andırırken oyun size birşeyler gösterdikçe işler Factorio ve Satisfactory'e kayıyor. Yanlış duymadınız. Bu oyun hem şehir kurma, hem otomatikleştirme hem de hayatta kalma oyunu! Uzun süredir bu üç türü bir arada görmeyen ben, haliyle makul miktarda şok yaşadım. Oyuna girerken beklentilerimi düşürüp girdiğim için de gördüklerim beni bir hayli şaşırttı.
Peki erken erişimdeki haliyle neler yapabiliyoruz bu oyunda? Bir süre sonra sarpa sarıyor mu, satın alınacak kıvama gelmiş mi? Bir kere küçük bir göçebe kabilesi olarak oyuna başlıyoruz. Canlandırdığımız karakter bir robotik deha diyebiliriz. Adımız Tiny. Şehri o koruyor ve inşa edip hayatta kalmasını sağlıyor. Bulunduğunuz şehir uçabiliyor. Bunun mantığı ise şu, siz şehri kurarken, geliştirirken ve hayatta kalmaya çalışırken; küçük dalgalarla sizin şehrinizi ve kurduklarınızı yok etmeye çalışan uzaylı yaratıklar geliyor. Bunları şehrinize sokmamalı, korumalısınız. Bir bakıma oyun burada tower defense tarzına dönüyor. Şehrin içine inşa edebildiğiniz savunma sistemleri de mevcut çünkü. Bunları yaparken de bulunduğunuz haritada kaynakları alıp şehrinize aktarıyor, onları işler hale getiriyorsunuz.
Örneğin ham ahşabı rafine edip keresteye çeviriyorsunuz. Bu kerestelerle işçileriniz için onlara yeni evler, gıda için fabrikalar ve her şeye güç sağlayabilmek için kullanacağınız jeneratörler vb. şeyler inşa ediyorsunuz. Binalar, fabrikalar gibi yapıların hepsi upgrade edilebiliyor. Burada Frostpunk benzeri bir araştırma mantığı devreye giriyor. Yükseltme ve yeni crafting öğrenebilmek için, araştırma merkezi inşa edip çalışmalar yapmanız gerekiyor. Crafting diyorum, evet… O da var. Uzaylı istilaları ile uğraşırken sizin elinizde bir yakın bir de uzak dövüş silahınız var. Bunları zamanla geliştirebiliyorsunuz. Can potu tarzı bir can yenileme eşyası da yapabiliyorsunuz ve daha bir çok şey.
Size bahsetmediğim ama önem taşıyan bir olay var. Sizin şehriniz uçabilecek, yani kalkış yapıp farklı bir haritaya gidebileceksiniz, ki bir süre sonra gelen akınlar sizi çok boğacağı için zorunlu bir şekilde kalkış yapmanız ve farklı bir haritaya taşınmanız gerekiyor. Oyunun zorluğu biraz burada. Neden mi? Çünkü şehir dediğimiz yapı sınırları olan X sayıda kareden oluşuyor. Ha, şehrin dışına da binalarını koyup şehre bağlayabilirsiniz. Bunlar şehir sınırları dışında kalıyor ancak gayet faydalı. Tabii uçuşa yapacaksanız şehir çizgileri dışında kalan binaları yanınızda götüremezsiniz.
Oyunun en büyük özelliği dalga veya düşman akını seviyesinin giderek artması. Bir alana iniş yaptınız ve uzun süre orada kaldınız. Dalga zorluğu gittikçe artıyor. Bir süre sonra gelen dalgaları püskürtememeye başlayabiliyorsunuz. Bu noktada yapmanız gereken yeni bir alana uçuş gerçekleştirerek, dalga zorluğunuzu sıfırlamak. Gayet tatlı bir mekanik.
Oyunu daha fazla anlatmadan çekilmek istiyorum, çünkü bu oyunun başına oturdunuz mu asla kalkamıyorsunuz ve evet, oyun gelişime devam ediyor. Özellikle en başında örneklediğim gibi Frostpunk, Satisfactory tarzı oyunları sevdiyseniz, bu oyun da size göre. Ben müptelası oldum. Her ne kadar erken erişim olsa da harika bir deneyimdi. Bu oyun oynanır.