Bir dünya hayal edeceğiz şimdi hep beraber. Bu dünyada sadece motorlu araçlar olacak. Bir Allah’ın kulu ayağını yere basmıyor olacak. Herkes otomobilinin koltuğuna yapışık vaziyette olacak yani; hatta ve hatta konuşan sesler gelecek ortalıktan ama sanacaksınız ki otomobiller konuşuyor. Etrafınız gerçek bir şehirden esinlenerek dizayn edilmiş olacak. (Bu şehir sürpriz olsun şimdilik.) Doğal güzellikler bile olacak etrafınızda ama ne fayda; ayağınızı yere basamıyorsunuz ki... Kaba haliyle de olsa kurduk mu dünyamızı? Peki sevdiniz mi? Daha da önemlisi, hazır mısınız böyle bir yerde yaşamaya? Kendi adıma cevap vermem gerekirse ben hazır değilim. Hazır değilmişim daha doğrusu ki hazır olacağımı, hatta hazırlanmak isteyeceğimi de sanmıyorum.
Almanya’da yayınlanan "Alarm für Cobra 11” (Başka ülkelerdeki adıyla "Cobra 11” veya "Authobahn Cop”, ülkemizdeki adıyla "Kobra Takibi”.) adlı televizyon dizisinden esinlenen bir seri Crash Time serisi. Yalan söylemeye lüzum yok, ilk üç oyunun varlığından Crash Time 4: The Syndicate ile tanıştıktan sonra haberim oldu. Oyuna başlamadan önce biraz evvel hep beraber bir güzel biçimlendirdiğimiz hayal dünyasını düşündüm ve karşılaşacaklarımla karşılaştırdım. (O ne be!) Oyunu oynadıktan sonraki sonuç da tabii ki beklediğimin ötesine geçemedi. Hani bazı oyunları oynarken "Bu oyunda bir şeyler eksik ama ne?” dersiniz ya. Hah, işte Crash Time 4 tam olarak böyle bir oyun.
İndirme linki;
Crash Time 4 The Syndicate
Kendimizi kandırmayalım, lütfen!
Kısmen de olsa geniş sayılabilecek bir dünya var altınızda ve bu şehir, Almanya’nın Köln kenti baz alınarak tasarlanmış. Otoban tarafı ve şehir tarafı olarak ikiye bölünmüş durumda Köln. Ve biz de bu şehirde iki otoban polisinin, Semir ve Ben’in rolünü üstleniyoruz. "Syndicate” adlı bir suç örgütü de var işin içinde ve tabii ki bütün işimiz gücümüz, bu örgütün elemanlarını teker teker enselemek. Bu çerçeve içerisinde, şehirde veya otobanlarda amaçsız yere cirit atarken durduk yere telsiz anonsları vasıtasıyla görevler alıyoruz ve bu şekilde maceramız akıp gidiyor. Görevler genel olarak bir suç luyu takip etmek, köşeye sıkıştırmak ve yakalamaktan ibaret. Suçluların izini sürerken alakasız bir şekilde çeşitli yarışlara da davet ediliyoruz. Eğlence sınırının haddi hesabı yok yani.
Araç kontrollerini oldukça basit ve yüzeysel buldum Crash Time 4’ün. Grafik kalitesi de "Eh işte!” deyip geçebileceğiniz türden. Her şey basit bir temelin üzerine oturtulmuş ve "Ya tutarsa?” edasıyla yapılmış gibi. Ben şimdiye kadar okuduğunuz yorumlarımı toplayabilecek kadar dayanabildim anlayacağınız. Ha, tabii ki tüm bunlardan hoşlananlarınız olabilir, orası ayrı. Yarış meraklısıysanız, ortalıkta yığınla yarış oyunu şaheseri var. "Open World” tarzına hastaysanız, Grand Theft Auto gibi nice oyun var. Bu iki türü zoraki birleştirmek gibi bir çabanın da manası yok. Dolayısıyla, Crash Time 4’ü orta halli bir oyun olarak sonuçlandırıp son kararı yine size bırakıyorum. İyi eğlenceler! (Eğlenecek bir şey bulabilirseniz tabii...)İndirme linki;
Crash Time 4 The Syndicate