Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
Günümüzde tematik savaş oyunları arasında en popüler olanları, hiç kuşkusuz İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan yapımlar diyebiliriz. Bunun bana göre en mantıklı sebebi, kullanılan teknolojilerin ve tarih aralığının bize en yakın dönemlerden biri olmasından ziyade, savaş sonrasında yapılan propagandanın insanlığın büyük bir kesimine direkt etki etmiş olması. Vietnam savaşı ya da 90’larda yaşanan Körfez Krizi’nin yarattığı yıkım halen taze olsa bile, bu kadar etkili olmamıştır mesela. Konuya Amerikan propagandası olarak bakıldığında da, Sovyetler ve Nazi Almanya’sını düşman görerek büyüyen bir nesle aşılanan “dünyanın koruyucu gücü Amerikan Deniz Piyadeleri” konsepti, herkesin aklında çok daha yer etmiştir.
Bir önceki CoD oyunu olan ve her ne kadar iyi bir oyun olsa da, insanların o “gelecek” yorgunluğu sebebiyle hiç satmayan Infinite Warfare’in yanına, Modern Warfare’in remastered halini iliştirmeleri tesadüf değildi. İnsanlar uzay boşluğunda uçuşup dururken o anlam veremedikleri dünyayı koruyalım hissinden bıktılar. Ben dahi bıktım. Bakın, işim bu ama beni bile bıktırdılar. YETER! Sakinim, tamam.
Operation Overlord neden önemli? Konuya dönelim. Efendim, Normandiya plajlarına yapılan amfibi operasyonu ile 6 Haziran 1944’te dünyanın kaderi değişti diyebiliriz. Her ne kadar oyuncular en çok Omaha Beach’i duysa da, altı ana plaj ve Call of Duty’de deneyim ettiğimiz Pointe du Hoc dahil pek çok senkronize operasyondan oluşan bu harekatın ardından, Nazilerin gerileme süreci de önü alınamaz bir noktaya ulaştı. Bu çıkartma birliklerinin Band of Brothers’a da konu olan maceralarını en güzel sunan oyun ise Brothers in Arms: Road to Hill 30 olmuştu. “Thunder? Flash!” sahnesini kim unutabilir ki? Ya da 20mm’lik Panzer mermisinin vücudunda büyük hasar açtığı bir piyadenin sıhhiye eri tarafından kucaklanıp “seni birleştireceğiz!” diye duygusal yükleme yaptığı, savaşın çaresizlik ve umutla karıştığı o anları? İşte Call of Duty: WW2 oyunu da benim trailerdan gördüğüm kadarıyla bu amaçla yola çıkmış.
Biz bugüne kadar büyük resmin birçok küçük parçasını senaryo olarak oynadık. FPS’lerde ayrı RTS’lerde ayrı deneyimledik. Peki şimdi bu WW2 oyunu bize ne sunacak? Trailer’ı izlerken de “olm ne kaldı ki geriye anlatılmadık?” demiştim. Hakikaten ne kalmıştı ki? Bugüne kadar genellikle -ana senaryonun akışı itibarıyla- görevin kutsal olduğu bir oyun modeli ile karşılaştık. RTS’lerde de WW2 ile alakalı çıkmış oyunların %95’inde karakterimizin duygusal bütünlüğü pek ortalarda gezmiyordu. Bu oyunun fragmanından ise, (hele ki o yumruk sahnesinde) bir askerin duygusal yükünü verecekleri mesajını çıkarttım. Fury nasıl ki bir ekibin kola tenekesinden hallice bir araç içinde (İlker ve Sherman düşmanlığı… – Kürşat) hayatta kalması ve bunu yaparken de akıl ve ruh sağlığını çizgide tutmaya çalışması gibi konuları bize aktarıyorsa, bu yapımda da benzer sahneler, yaraya tuz basar cinsten olaylar olacak gibi. Aynı şekilde bir binanın içinden aşağı düşen silah arkadaşımızı kaybettiğimiz sahnede de benzer hissi aldım.
Şimdiye kadar neler öğrendik? Call of Duty: WW2, 2008 yılında çıkan ve çoğumuzun damağında hoş tatlar bırakan Call of Duty: World At War’dan beri görmediğimiz, özlediğimiz bir savaş atmosferine götürecek bizi. Oyunun yapımcısı ise Infinity Ward ve Treyarch ile dönüşümlü olarak seriyi götüren ve daha önce geliştirdiği Call of Duty: Advanced Warfare ile başarılı bir sınav vermiş olan Sledgehammer Games. Oyunun geliştirildiği grafik motoru hakkında resmi bir açıklama olmamasına rağmen IW Engine yerine Sledgehammer Games’in daha önce Advanced Warfare’de kullandığı grafik motorunun geliştirilmiş halini kullanıldığı tahmin edilmekte. Oyunun tek kişilik hikaye modu hakkında şimdiye kadar duyduklarımıza bakacak olursak, hikaye Normandiya kıyılarında başlayacak ve oradan Belçika’ya, ışığın bile geçmediği kadim Hürtgen ormanına ve Rhein kıyısına doğru uzanacak. Senaryo, 1.Piyade Tümeninden Ronald “Red” Daniels ve Robert Zussmann adlı iki er üzerine odaklanmakta ve elbette görevler ilerledikçe bazı yol arkadaşları ile de karşılaşacağız.
Normandiya Çıkartması bildiğiniz gibi önce Saving Private Ryan, sonra da Medal of Honor: Allied Assault’taki muhteşem Omaha Beach görevi sayesinde hayatımıza bir daha çıkmamak üzere girmiş bir olay. Her ne kadar MoH: AA’da görevi binlerce kez başa sarıp oynadıysak da, tüm bu deneyimi günümüzün teknolojisi ile yaşayacak olmak elbette heyecan verici. Diğer taraftan Hürtgen Forest görevleri de yoğun bitki örtüsü, Almanların yoğun topçu atışları ve patlayan top mermilerinin askerlerin üzerine yağdırdığı ağaç kıymıkları gibi atmosfer pompalayan olaylar sebebiyle nefes kesici olacak gibi gözüküyor. Rhein kıyısı deyince de akla gelen ilk görüntü elbette Kölner Dom’un önünde son mermisine kadar çarpıştıktan sonra yok edilen o Panther tankı ve kasıtlı olarak patlatıldıktan sonra Rhein sularına yıkılan Hohenzollern Köprüsü. CoD:WW2, ilk Call of Duty oyunundan beri “ilk yardım çantası” veya “bir köşede soluklan yiğidim” tipi iyileşme mekaniğini kullanmayan ilk Call of Duty oyunu olacak. İyileşmek için yakınımızda bulunan takım arkadaşlarımızın yardıma gelmesini beklemek zorunda kalacağız. Bu da, oyunun gerçekçilik seviyesini o bayıldığımız Brothers in Arms oyunları seviyesine çıkartmak için gayet keyifli bir seçim olmuş.
Ayrıca WW2 oyunu demek o çok sevdiğimiz, karakteristik WW2 silahlarının da geri dönmesi demek. Bunların arasında düşmana “karşı tarafa saldıracaksan tam zamanı” diye haber veren “şarjör atılma” sesi ve müthiş isabetiyle tanınan M1 Garand’dan tutun da Almanların MP40’ına zavallı bir cevap olan M3A1 “Grease Gun” hafif makineli tüfeğe kadar pek çok seçenek mevcut. Ülkemizde türlü şarkılarda kendisine yer bulan “Mauser” Kar98K’dan Thompson’a ve Kürşat’ın kişisel favorisi SVT-40’a kadar hatırladığınız ve sevdiğiniz tüm silahlar sizi bekliyor olacak. Ayrıca Hürtgen Forest ve Rhein kıyısı demek elbette tank savaşları da demek. Oyunun geçtiği dönem 1944 ve sonrası, yani Almanların gerilemeye başladığı vakitler olduğundan tank savaşlarının da hikayede ciddi yer almasını bekliyoruz. Öyle ya, Sherman’lar çil yavrusu gibi Almanya içlerine dağılırken karşı taraf da armut toplamak yerine her çitin arkasına bir Hetzer veya Stug III, her kör noktaya bir Tiger yerleştirip avlayacağı müttefik tanklarını bekliyordu. Neticede halen insanlık için en büyük duygusal dalgalanmaları WW2 dönemi ile yaşatabiliyor senaristler. Dile kolay, soykırımlar, olur olmaz sapık fikirlerin bir gecede uygulanmaya başlaması, yeni ve kan donduran toplu katliam silahları, karşı darbeler, suikastler ve dahası. Beklentiye girmeyeyim diyorum ama konu WW2 olunca elde değil. Umarım yüzümüz kara çıkmaz.
Çıkartma nasıl yapıldı? 80km’lik Normandiya sahili beş sektöre bölünerek kodlanmıştı. Utah, Omaha, Gold, Juno ve Sword. Her şey sahile bakan en güçlü deniz bataryalarının olduğu ve Sword Beach’e bakan Merville’e İngiliz paraşütçülerin çıkmasıyla başladı. Diğer taraftan ağır bir direnişle karşılaşan birlikler uzun süren bir mücadelenin ve ciddi kayıpların ardından Sword Beach’i ele geçirdiklerinde, burada bekledikleri 150mm’lik ağır toplar yerine 75mm’lik kısa menzilli sahra toplarını buldular. Bu arada Utah plajı yakınlarındaki Ste-Mere-Englise köyüne inen Amerikan paraşütçüler de bölgeyi kısa sürede ele geçirdi ve Normandiya’da “özgürleştirilen” ilk bölge de bu oldu. Tüm bölgenin plaj dahil kontrol altına alınması ise iki gün sürdü. Çıkılması en zor plaj olan Omaha Beach ise 3000’den fazla kayıp verilerek ve donanmanın ve hava kuvvetlerinin büyük desteği ile sabah 09:00’da ele geçirilirken, dalgalı denizlerin çıkartma planlarını allak bullak ettiği Juno Beach ancak gece saatlerinde kontrol altına alınabildi.