Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
İlk oynadığım Resident Evil (RE) oyununun üzerinden 15 seneden fazla zaman geçtiğine inanmak zor ama işte buradayız. “Survival Horror” türünü yaratan, kuralları belirleyen, çıtayı yükseklere çıkardıktan sonra RE4 ile başka bir yola sapan, orada da başarılı olan, ardından tepetaklak düşüşe geçen bir serinin en son üyesi olan Revelations HD, geçtiğimiz yıl açılışı yaptığı Nintendo 3DS’in ardından konsollarımızı ve PC’mizi şenlendirdi sonunda.
Çoğu RE takipçisi gibi ben de “İzometrik görüntü varken mutluyduk, ne gerek vardı değişikliğe?” dememe rağmen bu serinin sonsuza kadar, karakterlerin önüne çıkan ketçap şişesine veya otomobil lastiğine takılıp kalacakları eski halini koruyamayacağı ortadaydı. RE4’te yapılan değişikliklerin, oyunun türünün başka noktalara gitmeye başladığını hissettirmesine rağmen pek paniğe de kapılmadık. Açıkçası yapım kaliteliydi ve hikâye kendisini oynattırıyordu, kamera açısına da bir şekilde alışmayı başardık. RE5, türü eskiden olduğundan bambaşka bir noktaya getirirken yine kıyamet kopmadı, yapım oldukça iyi puanlar aldı. Ne zaman ki Operation Raccoon City ve RE6 ile tanıştık, serinin artık “prime” günlerini geride bıraktığını ve tepetaklak düşüşe geçtiğini o zaman anladık. Açıkçası Capcom’un bu düşüşü geriye döndürebileceğine de hiç inanmadım, seriye olan ilgimi de tam o noktada yitirdim.
Başa dönersek, oyun dediğimiz gibi özünde Nintendo 3DS için RE5’in ve RE6’nın tasarlandığı MT Framework grafik motorunun mobil versiyonuyla geliştirildi ve yaklaşık bir buçuk yıl sonra da PC’lerimize ve konsollarımıza “HD Remaster” edilerek uyarlandı. Capcom aradan geçen sürede boş durmamış ve oyun gerçekten hem televizyon, hem de bilgisayar ekranında hiç fena gözükmüyor. Tek sorun olan doku kaplamalarının kalitesizliği olmasa (PC’de durum konsollara göre çok daha iyi.) oyunun mobil sistemler için tasarlandığını tamamen unutabilirsiniz.
Düşük çözünürlükte dokulardan biraz daha bahsedersek, konsolda oynarken zum yaptığım bir resimde ne olduğunu anlamayacak kadar kötüydü çözünürlük, ıspanak yemeği gibiydi o resim, görmelisiniz. Aynı şekilde oyunun bir üç boyutlu haritası var ki insanın gamepad’i bırakıp gülesi geliyor. Tasarımının HD’ye uydurulmamış olması bir tarafa, yönünüzü bulmaya yardım etmesini umduğunuz bu harita sayesinde kaybolmanız işten bile değil. PC’de bu haritanın beyhudeliği aynen korunurken en azından dokular çok daha başarılı gözüküyor, bunu da belirteyim ve ayrıca evet, ben gamepad’de nişan alma özürlüyüm ve (Her yazımda bundan bahsettiğimden yakında “altın çarliston” ödülüne layık görülebilirim.) mouse ile çok daha rahat ettim.
Oyunumuz tam olarak RE4 ile RE5 arasında geçiyor ve serinin ilk oyunundan beri maceradan maceraya koştuğumuz kahramanlarımız Chris Redfield’ın ve Jill Valentine’in önayak olduğu BSAA ile Federal Bioterörizm Komisyonu’nun (FBC) çekişmesinin tam ortasına düşüyoruz. Ütopik bir biyo-ada / metropol projesi olan Terragrigia’nın, “Veltro” adlı bir terörist organizasyonun insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırı sonucu mahvolmasının üzerinden birkaç yıl geçmiştir. Veltro, T-Virus ve Abyss virüsünün özelliklerini taşıyan ve temas sonucu ciddi mutasyona sebebiyet veren T-Abyss virüsünü şehrin atmosferine salıvermekle kalmamış, Hunter denilen biyo-organik yaratıkları da şehre göndererek tam bir kaosa yol açmıştır. Şehre gönderilen ajanların da (Ki bunlar arasında bu oyunda tanıştığımız FBC ajanları Parker Luciani ve Jessica Sherawat var.) etkisiz kalması üzerine, FBC adayı henüz terk edemeyen sivillerle beraber tamamen sulara gömmeye karar vermiştir. Seneler sonra hala her türlü temasın yasak olduğu Terragrigia’dan sahillere mutasyona uğramış ölü yaratıkların vurmaya başlamasıyla beraber BSAA ve FBC devreye girer.
Oyunun başlarında Chris’e FBC ajanı Jessica eşlik ediyor ve hikâye de tam da bu noktada başlıyor. İkiliden bir süredir haber alamayan BSAA, Akdeniz’in ortasındaki bir cruiseliner’dan (modern transatlantik) gelen zayıf bir sinyalin ardından Chris’in eski ortağı Jill’i ve Parker’ı onların peşinden gönderir. Parker işinin ehli olsa da gevşek, rahat, hatta biraz budala bir tip ve bu konuda Chris’in ciddiyetine alışık olan Jill’i bazen çileden çıkarabiliyor. Jessica ise her bir pikseline özen gösterilmiş olsa da oyunun başından itibaren pek ısınamadığım bir karakter oldu. Mutasyona uğramış kurtlar her taraftan saldırırken Chris’e Jill ile arasında bir şey olup olmadığını sormasından tutun da her fırsatta soğuktan ve yorgunluktan yakınmasına kadar düşman başına diyebileceğim bir partner Jessica. BSAA’nın bu oyunda tanışacağımız diğer üyeleri Quint Cetcham ve Keith Lumley hakkındaysa fazla bir açıklama yapmak istemiyorum ama tek diyebileceğim, RE serisinin en matrak ikilisi ödülünü rahatlıkla kazanabilecekleri.
Oyunun ilk birkaç bölümü yukarıda bahsettiğim önyargıların eşliğinde ilerledi diyebilirim. Gözüm düşük kaliteli kaplamalara gitti, oynanıştaki o tanıdık eski yavaşlığı Capcom’un “köklere dönüş” arzusundan ziyade 3DS’in kısıtlamalarına bağladım, ne var ki her şey yavaş yavaş oturdu ve önceki üç - dört oyundan farklı bir şey oynadığımı neticede fark edebildim. Revelations HD’nin RE4, RE5, RE6 üçlüsünden oynanış anlamında oldukça ciddi farkları var. Her ne kadar omuz üzeri kamera korunsa da eski oyunların survival horror hissi ciddi anlamda geri gelmiş durumda. Mutasyona uğramış düşmanlarımız genellikle eski zombileri hatırlatacak kadar yavaş hareket ediyor, cephanemiz çok daha kısıtlı, silahlarımız da asla dosta güven düşmana korku vermiyor ya da -şöyle diyelim- ufak bir hatada kendimizi çok zor durumlarda bulabiliyoruz. Nemesis ile kıyaslanmayacak düzeyde de olsa ufak kapı açma bulmacaları oyuna eklenmiş ve hikâye anlatımı oldukça ön planda. O kadar ön planda ki beş dakikada bir oyununuz yüksek kalitede sinematikler ve yükleme ekranlarıyla kesiliyor ama bunun rahatsız ettiğini söyleyemeyeceğim. Ayrıca her “episode”un arkasından “previously on lost” tadında geride bıraktığımız bölümün kısa bir sinematiğini seyrediyorsunuz ki bir şekilde oyuna interaktif dizi havası veren güzel bir eklenti olmuş. Oyunun hikâyesi de açıkçası sizi sürüklüyor ve başından kolay kolay kalkamıyorsunuz.
Oyunu hem PC’de, hem de konsolda oynadığımdan PC’de her şeyin çok daha rafine şekilde ilerlediğini söylemem gerek. BOW’ların (Bio-Organic Weapon, yaratık, zombi vesaire.) belli bölgelerine ateş etmeniz gerektiğinden konsolda gamepad ile oldukça fazla canınızın sıkılması olası. Keza sinematiklere geçişlerdeki ve kapı açma animasyonuyla ilerleyen bölüm geçişlerindeki yükleme süreleri de çok daha kısa. Ancak oyundaki partnerimizin sonuca pek katkısı olmadığını belirteyim ve bunun konsolda bize verilen deneme sürümünden kaynaklandığını düşünüyordum ki PC’de de aynı durumla karşılaştığımdan burada yazabilirim: Partneriniz hiçbir işe yaramıyor arkadaşlar. Sizin dört tane Baretta92FS mermisiyle indirebileceğiniz bir Basic Ooze’u takım arkadaşımın benim yardımım olmadan tam iki buçuk dakikada öldürdüğüne şahit oldum. Yani Parker / Jessica / Quint nasılsa ateş ediyor diye onlara güvenmeyin, merminizi saklayın, üzülürsünüz. Diğer bir önerim de girdiğiniz her odayı, geçtiğiniz her koridoru size verilen ultra teknolojik yeni ekipmanınız Genesis ile tarayın, bu şekilde normalde göremeyeceğiniz herb (Her derde deva, ömre ömür katan mucizevi bitkilerimiz.) ve mermilere ulaşabiliyorsunuz. Genesis olmadan asla yeterince merminiz olmayacak, bunu belirteyim. Bir çeşit Bio Scanner olan Genesis’in bir diğer katkısı da öldürdüğünüz ve kıyıya vuran BOW leşlerini incelediğinizde size medikit sağlaması.
Yaklaşık dokuz saatlik bir oyun süresi vaat eden ana senaryo müddetince belli hedeflere ulaşarak özel silahlara ve kostümlere kavuşabiliyorsunuz ve oyuna yeniden başlamak isterseniz, bunlar en başından envanterinizde oluyor. Ben oyunun tekrar oynanabilirliği konusunda pek iyimser değilim. Ana senaryoyu bitirdikten sonra Raid Mode’da vakit geçirmenizi öneririm. Ayrıca PC’de oyunun sistem canavarı olmadığını, oldukça optimize edilmiş, başarılı bir konsol çevrimi olduğunu da söyleyeyim. Günümüzün giriş seviyesi sistemleri dahi Full detaylarla bir oyun deneyimi için yeterli olacaktır.
Her ne kadar oynamaya tatsız tuzsuz başladıysam da Revelations HD oldukça iyi vakit geçirmemi sağladı. Açıkçası Nemesis ve önceki zamanlara birebir dönmek mümkün olmadığından, beklentilerinizi günümüze uydurmanız halinde serinin tutkunlarının pişman olacağını sanmıyorum. Revelations HD bir klasik değil ancak eğer eski günlere dönecekse bu oyun ikinci bir milat olacak serinin geleceği için.