Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
En çok oynanan oyunların başında şüphesiz FPS’ler geliyor. Bunu birçok yazımda belirtmekten geri durmuyorum çünkü bu bir gerçek... Hemen ardındansa TPS’ler geliyor; bir Assassin’s Creed ya da ne bileyim, Grand Theft Auto gibi oyunlarla karşı karşıya gelmek, her oyun severin yüreğini hoplatan deneyimlerden biri kesinlikle. Bu iki türe yapılan yüklenmenin sebepleriyse zaten çok ortada; kolay oynanış ve oyuncuyu oyuna dâhil etme duygusu. Fakat bu durumun eğrildiği çok özel bir nokta var ki o da hız. Oyun FPS ya da TPS olsun, hiç fark etmez, eğer yavaş ilerliyorsa çok daha özel bir senaryoya sahip demektir. Yok, eğer hızlıysa emin olun ki rekabetin enlerde yaşandığı, multiplayer modların desteklendiği bir yapıya sahip demektir. Forge ise benim için ikinci kategoriye giren yapımlar arasında yer alıyor.
Forge karşımıza tamamen multiplayer özelliklerle bezenmiş bir yapım olarak çıkıyor. Nitekim oyuncu olarak ilk yapmamız gereken, tutorial bölümlerini geçmek ki aksi halde herhangi bir şekilde oyunun içine dalmamız söz konusu bile değil. Böyle ciddi bir zorunluluğun neden önümüze sürüldüğünüyse izin verirseniz safhaları açıklarken anlatayım. İçine girdiğimiz arena haritasında dört farklı eğitim parçası bulunuyor. Bunlardan ilki hareket etme mantığını bize öğretiyor. Forge’da karakterlerin bilinen TPS’lere göre çok daha ince ve detaylı hareketleri bulunuyor. Bunlardan en önemlisi, duvarları kullanabilme. Bir duvardan diğerine zıplamak suretiyle devasa bir kuleye bile her türlü karakterle çıkmak mümkün. Daha da önemlisi, yapılan ani zıplamalarla içinde kaldığımız kalabalık düşman birliklerinden anında kurtulmamız mümkün olduğu gibi, çoğu zaman hedeflenmesi zor bir karakter haline gelebiliyoruz. Bir diğer önemli aşama savunma. Oyundaki savunma mekaniği birçok oyundan daha farklı. Gerektiği takdirde tüm zararı emebilen korunma animasyonumuz, her ne kadar zararın bir kısmını bize yansıtsa da düşman tarafından kullanılan özel vuruşların etkisini yok ediyor.Forge’un eğitim bölümlerini bir kez tamamladıktan sonraysa artık oyunun içerisine dalabiliyoruz. Şimdi ana menünde karşımıza çıkan Quick Play, Play, Community ve Level Up kısımlarına yakından bakmamız gerekiyor ki ilk yöneleceğiniz kısım Level Up olacak. Burada -sizin de tahmin edeceğiniz gibi- oyunda bulunan karakterleri geliştirebiliyoruz. Her karakterin toplam 99 seviyesi mevcut ve her dört seviyede bir kez kendine has özellikler elde ediyorlar. Topladığımız yetenek puanı hemen ekranın ortasında bulunuyor ve bunu harcamak suretiyle karakterlerimize seviye atlatabiliyoruz. Yetenek puanı kazanmaksa ancak iyi bir oyun çıkarmaktan geçiyor. Önce birazcık karakterlerden bahsedeyim... Assassin, Pathfinder, Pyromancer, Shaman ve Warden olmak üzere toplamda altı farklı sınıf karşımıza çıkıyor ve gerçekten hepsinin özellikleri birbirinden olabildiğine farklı. Yine de unutmamak lazım ki Assassin ve Warden yakın dövüşte etkili iki isimken, Pathfinder ve Pyromancer menzilli güçlere bezenmiş durumda. Shaman ise oyunun destek sınıfı rolünü üstleniyor. Yakından bakacak olursak Assassin, hafif zırh giyen ama görünmez olabilme özelliğiyle düşmanlarını hunharca katledebilen bir sınıf. Warden, giydiği ağır zırhıyla düşmanlarına uzun dakikalar boyunca zorluk çıkarabilen bir sınıf. Menzil grubuna bakacak olursak Pathfinder, kullandığı ok ve tuzaklarla dikkat çekiyorken, Pyromancer ise ateş gücünün bahşettiği birçok farklı özellikle hem tekil, hem de topluluk halindeki düşmanlarına zor anlar yaşatabiliyor. Karakterlerimize daha yakından baktığımızdaysa Physical, Nature, Spiritual ve Magic olmak üzere dört ana özellik olduğunu görüyoruz. Her seviye atlayan karakter hem buradaki puanlarına, hem de yetenek puanlarına yatırım yapabiliyor. Nitekim Forge’da kullanılan sistem bir hayli değişik. Nasıl mı? Bir özelliğe seviye atlatmak için diğer bir özellikten çalmamız gerekiyor. Böylece karakterimizin bir konudaki uzmanlık alanı en üst noktaya çıkarken, diğeri tamamen köreliyor. Elde ettiğimiz Customization Point’ler ise oyunun temelini etkileyen Speed, Resource ve Armor üzerinde değişiklik yapmamızı sağlıyor ki buradaki Resource kısmı aslında her şeyimiz. Kendisi hem mana, hem de enerji anlamında ve tüm yeteneklerimizi onunla kullanıyoruz.
Team Deathmatch, Capture the Relic, King of the Hill, Arena ve Relic Assault gibi oyun modları bulunduran Forge, tam bir kovalamaca yapısına sahip. Her sınıfın kendine has önemli bir özelliği olması, belki de oyundaki en belirleyici etken. Birbirini kovalamaktan vazgeçmeyen oyuncularsa cabası. Yine de çağımız için çok da yeni bir oyun sayılmadığını belirtmekte fayda var. Belki 10 yıl önce karşımıza çıksaydı durum çok daha farklı olurdu ama içinde bulunduğumuz dünyada Forge’a özel bir yer olduğunu zannetmiyorum.