Kayıt olmanız sitemizde tam bir katılımcı olmanızı sağlayacaktır. Sitemizedeki beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, mesajlaşma sistemini kullanabilir ve daha fazlasını yapabilirsiniz.
2011 yılının sonuna doğru çıkan en ağır ve kaliteli oyunlardan birisiydi Battlefield 3. Çok kaliteli oyunlar çıktı 2011'de, ama o zamanlar çoğumuzun heyecanla beklediği iki isim vardı: Biri Battlefield 3 (BF3), diğeri Call of Duty: Modern Warfare 3 (MW3). Piyasanın tartışmasız lider savaş oyunu serileri, aynen ezeli iki futbol takımının rekabeti gibi yine birbiriyle yakın tarihlerde piyasaya çıkarak burun buruna gelmişti. Bu yazıda bol bol BF3 konuşacağız, meraklanmayın ama kaçınılmaz bir durum var ki o da yeri gelecek, BF3’ü en büyük rakibi MW3 ve onun öncülü MW2 ile karşılaştırmak zorunda kalacağız. Kafalarda şüphe kalmasın diye şimdiden altını çok kalın çizmek istiyorum: Her iki oyunun da çok büyük bir fanatik kitlesi var ve “Benim oyunum daha iyi!” şeklindeki sonsuz savaş forumlarda, karşılıklı sohbetlerde bir galip bulamayacak olmasına rağmen devam ediyor. Ben kendimi tarafsız bölgede hissediyorum; çünkü MW2’yi 400 saatlik ve amansız bir tempoda, hem de fazlasıyla zevk alarak oynadım. Onun kadar olmasa da Battlefield: Bad Company 2’ye de (BFBC2) ruhumu uzunca bir süre teslim ettim. Dolayısıyla iki oyunu karşılaştırırken daha çok nicel konular üzerinde durmaya özen göstereceğim, kişiden kişiye değişecek ve sonsuz tartışmalar yaratmaktan başka bir işe yaramayacak nitel özelliklerinden olabildiğince sakınmaya çalışacağım. Pekala, şimdi anlaştığımızı farz ederek BF3’ü farklı yapan özellikler neler, onlardan bahsedelim.
Frostbite 2 BF3’ün cephanesindeki en kuvvetli silah, elbette ki bize inanılmaz görselleri gerçeğe müthiş bir yakınlıkla sunan Frostbite 2. Deferred Rendering, Real-Time Radiosity ve yeni animasyon sistemi ile motor tam bir oyun canavarına dönüşmüş durumda. “Bunlar ne?” dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız da. Bunlar oyunun eli, ayağı, her şeyi! Örneğin Deferred Rendering denilen olay, bir objenin ışıklandırılmasını parça parça yaparak farklı açılardan gölgelenmesini ya da aydınlanmasını sağlıyor. BF3’te bu olay gerçeğe çok yaklaştığı gibi objeler hareket ettikçe ışığın objelere vuruşu dinamik olarak sürekli yer değiştiriyor ve bu da anormal bir gerçekçilik hissi yaratıyor. Frostbite 2’nin en büyük esprisi de bu zaten. Deferred Rendering, Real-Time Radiosity ile birleşince ina nılmaz bir kombo oluşuyor. Çoğu oyunda dikkat edin, karanlığın içine ışık vurduğu zaman belli bir bölge ya da tüm alan, artık her neyse aniden aydınlanır. Bunu bir sokak için düşünün, sonra BF3’ün semalarında uçakların gürültülü motorlarıyla rahatlıkla uçabildiği devasa haritaları hayal edin, güneşin her bir binaya bu şekilde vurduğunu... Sanırım şimdi kafanızda bir şeyler canlandı. Programcı biri bu dediklerimi daha iyi anlatırdı eminim ama ne demek istediğim aşağı yukarı kafanızda canlanmıştır. En yüksek ayarlarda çektiğimiz ekran görüntüleri bu konuda destekleyici olabilir. Son olarak yeni animasyon sistemine değinelim. Askerlerin hareketlerindeki yumuşaklık (Bu ne demek şimdi?) ve gerçeğe yakınlık hemen göze çarpıyor. EA DICE burada EA çatısı altında çalışmanın avantajını kullanarak, EA Sports’un desteğini de arkasına alıp FIFA’da kullanılan animasyon sisteminden yardım almış. Gerçekten de askerlerin siper alışları, koşmaları mükemmel düşünülmüş.
Neyse, bu konuyu şu yüzden açtım. Artık dede olan konsollarımız BF3’ü PC’deki performansla çalıştırabilecek mi? Hayır, çalıştıramayacak; zaten oyunun aldığı eleştirilerden biri de bu ki bence saçma. Muhtemelen EA DICE, Activision gibi yeni konsolların çıkmasını bekleyebilir ve BF3’ü Frostbite 1.5 ile geçiştirebilirdi ama bunu yapmadı, konsol pazarındaki büyük payı kaybetme pahasına rağmen Frostbite 2 ile oyunu piyasaya sürdü. Şurası bir gerçek ki konsollar Frostbite 2’ye yetmiyor ve bu EA DICE’ın değil, artık eskiyen ve halen yeni konsolları piyasaya sunmayan firmaların suçu. Yalnız bazı kısıtlamalar konsol oyuncularının canını sıkabilir. Örneğin haritaların biraz daha ufaltılarak doğma (spawn) noktalarının birbirine yaklaştırılması ya da PC’de 64 kişiye kadar çıkan oyuncu sayısının konsolda 24 ile kısıtlı olması. Teknik olarak PC’deki oyunla konsoldaki bir değil. Bunu okuduktan sonra EA DICE’ın “PC teknolojisi şu anda konsolun en azından dört ya da beş yıl önünde.” demesine anlam verebiliyorum. Dolayısıyla konsol oyuncularının gözdesi yine MW3 olabilir diye düşünüyorum.
Konsol oyuncuları için önemli bir notun altını bir daha çizeyim. Oyunu daha iyi grafiklerle oynamak istiyorsanız, mutlaka HD Texture Pack’i yüklemek zorundasınız. PS3 sahipleri için bir sorun yok; çünkü bu eklenti kendiliğinden geliyor ama bir Xbox 360 kullanıcısıysanız, mutlaka 1.5 GB’lık paketi sabit diskinize indirmeniz öneriliyor. Bu işlem, oyunu çalıştırmak için kesinlikle yapılması gereken bir işlem değil ama bu paket kurulmadığında oyununuz görsel anlamda müthiş bir düşüş yaşıyor. Yani ya herru ya merru...
Senaryo Birçoğumuz artık BF3’ün tek kişilik senaryo modunda ümidi kestik. “BF3 multiplayer bir oyundur, tek kişilik senaryonun kralı MW serisidir.” diye alışılmış bir söylev var. BF3 ile bu söylev yine değişmeyecek (Değişecek diyeceğimi sandınız, değil mi!) ama şunu göz ardı etmemek lazım ki BF3’ün senaryosu o kadar kötü değil; yani evet, biraz heyecan eksik, tansiyon dozajı MW oyunları kadar yüksek değil ama oyunun öncülleri ya da BFBC2 gibi içi tamamen boş da değil. MW2’ye göre daha gerçekçi bir senaryo var, daha muhtemel bir tehdit, mantıklı bir hikaye ama bu onu ne yazık ki MW2 kadar eğlenceli yapmıyor, oyuncuyu MW2 gibi sürüklemiyor, gaza getirmiyor. Bir Amerikan askerini oynamamıza rağmen BF3, MW oyunları kadar vıcık vıcık Amerikan propagandası kokmuyor, hatta bazı yerlerde akıllıca eleştiriler de mevcut.
Yönettiğimiz karakter Blackburn, vermesi gereken zor bir karardan dolayı ki oraya gelince muhtemelen siz de aynı şeyi yapardınız, vatan hainliğiyle suçlanıyor ve sorguya çekiliyor, sorguya çekilirken anlattığı olaylardan yola çıkarak durmadan geçmişe gidiyor ve o anları oynuyoruz. Hikaye her ne kadar çok heyecan verici olmasa da Blackburn’ün anlattığı olayların birbiri arasındaki geçişi çok iyi ayarlanmış, akıcı bir hava yaratıyor. Öykümüzse kısaca şöyle: Oyuna hızla giden bir metronun içinde başlıyoruz. Metronun son kompartımanına gidip bombayı etkisiz hale getirme görevimiz var. Tam son kompartımana irmişken biri kafamıza vuruyor ve sekiz saat öncesine gidiyoruz. Burada aynı adam, yani Blackburn sorguya çekiliyor ve anlıyoruz ki biz New York’un göbeğindeki bir nükleer bombayla saldırı düzenleneceğini ihbar etmişiz. Bu yüzden sorgulanıyoruz ama bir yandan da vatan haini diyorlar bize... İlk başlarda bunun neden olduğunu bilmiyoruz ama Blackburn yaşadıklarını anlatmaya başladıkça ve biz de geçmişteki olayları oynadıkça bunu öğreneceğiz. Gördüğünüz gibi konunun ayakları yere basıyor ama çok basit, sıradan, hatta klişe; ABD’ye gizlice sokulan bir bombayla nükleer saldırıyı önlemekten ibaret. Irak’ta başlayan oyun Tahran’ın kalbindeki çarpışmalardan, Paris’e, oradan da New York’a kadar uzanıyor. Oyunun ortasındaysa Iraklı düşmanlarımıza Ruslar ekleniyor ve ortalık tam cehenneme dönüyor.
Senaryo tekdüze olmasına rağmen görevleri oynamak sıkıcı değil. Askerlerin birbirleriyle konuşması, muhabbetleri, aniden gelen gerçekçi çatışma sahneleri oyunu sürekli çekici kılan faktörler. Görevlerdeki ince ayrıntıların mantık kuralları dışına çıkmadan iyi düşünülmüş olması da güzel. Mesela MW2’de bir hava saldırısını savuşturmaya çalışırken yanınıza aniden -o ana kadar orada olmayan- Stinger ışınlanır, Black Ops’ta da aynı durum uzay roketi kalkarken yaşanır. BF3’te takım arkadaşınız sırtındaki roketatarı çıkarıp size veriyor ya da takla atmış bir Hummer’ın içindeki roketatarı sürüne sürüne almak zorunda kalıyorsunuz. Fakat yapay zeka için benzer şeyleri söylemek mümkün değil. Zorluk seviyesini arttırdıkça değişen tek şey, düşmanın daha isabetli atışlar yapması, atılan el bombalarını görememeniz, daha kolay ölmeniz vesaire. Yani size daha taktiksel yaklaşmıyor, daha akıllıca oynamıyor düşmanlar. Gerçi bu her oyunun yapay zeka konusunda çektiği eksiklikler. Bazı görevlerse size resmen oyun içindeki araçları tanıtmak için araya sıkıştırılmış gibi duruyor ki jet ya da tank kullanmak zorunda olduğumuz bölümler bunlara örnek gösterilebilir. Jet kullanılan bölümde ikinci pilotu oynayarak fl are atma ve jetin silahlarını kontrol etme görevini üstleniyoruz, yani jeti kullanamıyoruz. Tanklı bölümdeyse şehir savunmasını delip içeri girmeye çalışıyoruz; tank kullanmak pek zor olmadığı için kolay bir bölüm olmuş bu. Oyunda grup halinde hareket ettiğiniz ya da bir araç kullandığınız bölümler, tek başınıza ilerlediğiniz bölümlere göre bariz daha kolay olmuş.
Tek kişilik oyuna gelen bir başka yenilikse anında gelişen olaylara ekranda beliren tuşlara basarak zamanında tepki vermek zorunda olmanız. Mesela bir bölümdeki bomba düzeneğini iptal ederken arkamdan gelen adamın gölgesi önümdeki duvara vurunca aniden irkildim, beni sırtımdan kendine doğru çevirinceyse dövüşmeye başladık. İşte o zaman "E", "Space" ve mouse her iki tuşuna ekranda belirdiği anda basmanız gerekli. (Bu sahnenin videosunu defalarca izlemişsinizdir.) Ona göre bir yerden bir yere zıplarken başarılı oluyor, dövüşü kazanıyor ya da saklanırken yerinizi belli edebilecek bir fareye zamanında bıçağı saplayarak kurtulabiliyorsunuz. Tek sorunsa tuşlara basmak için tanınan sürenin çok kısa olması; o an gelişen olayı mı izleyeyim yoksa hangi tuş çıkacak, ona mı bakayım derken şaşı bak şaşır oluyor insan.
Bazı durumlardaki büyük görev içindeki ufak görevleri kesinlikle bizim yapmamız gerekiyor. Buradaki olay da şundan ibaret: Bir noktadan sürekli düşman geliyor, bizim yanımızdaki askerler onlarla çarpışıyor. Siz isterseniz onlarla kapışabiliyorsunuz ama o zaman sabaha kadar tetik çekersiniz; çünkü siz ufak görevi, mesela karşıdan lav silahıyla ateş eden adamı vurmadığınız sürece o çatışma hiç bitmiyor. Lakin siz roketatarlı elemanı vurunca aniden çatışma kesiliyor. Call of Duty oyunlarında da sık sık gördüğümüz bu sistem biraz garip olmuş. Bunun dışında çatışmalar esnasında yıkılan binalar, tam Köşeye sıkıştım!” dediğiniz anda bir helikopterin gelip bütün çarpışmanın kaderini değiştirmesi gibi etkenler savaş hissini iliklerinizde hissetmenize neden oluyor. Kısaca özetlemek gerekirse EA DICE, tek kişilik senaryo modunda ciddi bir yol kat etmiş ve şu senaryoyu oynarken çok sıkılacağınızı sanmıyorum, aksine çok heyecanlanacağınız bölümler olacak ama halen beklenen etkiyi uyandırmıyor insanda, özellikle bu konuda MW oyunlarına alışmışken. Hollywood benzeri şovu MW3 yapacağı için senaryo ve senaryoyu müthiş bir sonla bitirme konusunda yine rakipsiz olacağını tahmin etmek zor değil.
Multiplayer Gelelim BF3’ün asıl uzmanlık alanına, yani multiplayer deneyimine. Kısaca “BF3 benzersiz ve müthiş bir deneyim sunuyor.” diyebilirim. Görsellik, oynanabilirlik, savaş hissi, yani aklınıza gelebilecek her konuda aklınızı başınızdan alabilecek bir savaş alanını önünüze seriyor. Biz en iyisi mi sınıfl ara bakarak oyunu tanımaya başlayalım. Sınıfl arda BFBC2’ye göre bazı değişiklikler var, o yüzden biraz üzerinde durmak lazım. Her zamanki gibi dört sınıf var: Assault, Engineer, Support ve Recon. Assault alışılageldiği gibi oyunu en önden götüren ve çarpışmaya ilk giren cengaver sınıfımız. Amerikan Ordusu’ndaysanız ilk silahınız M16, Rus Ordusu’ndaysanız AK-47 kullanıyorsunuz ki multiplayer modunda sadece Ruslar ve Amerikalılar çarpışıyor. Sınıfın tek bir farkı var, o da yere mühimmat yerine sağlık çantası bırakıyor ve Defibrillator kullanarak yaralanan oyuncuları kaldırabiliyor olması. Garip bir değişiklik olmuş ve ilk başta BFBC2’den kalan alışkanlıkla Assault sınıfını Medic gibi düşünüp çok pasif oynuyordum, sonra yavaş yavaş alıştım. Eğer isterseniz sağlık çantası taşımak yerine saldırı tüfeğinize bomba atar ekleyerek daha agresif oynayabilirsiniz. Support ise destek birliği olarak geçiyor ve bunun iki sebebi var: Çok ihtiyaç duyduğumuz mermi mühimmatını yere bu sınıf bırakıyor, kullandığı hafif makineli tüfekle karşı tarafı çok ağır ateş altında tutabiliyor. Yine özellikle yere yattığında ve silaha ayaklık takıldığında uzak mesafelerde bile ciddi tehlike oluşturuyor. Yalnız oyuna hemen bu silahla başlamıyorsunuz, hafif makineli tüfek alabilmek için biraz seviye atlamak gerekli. Engineer özellikle araç kullanımının olduğu büyük haritaların vazgeçilmez sınıfı. Bu sınıfı aldığınızda iki amacınız olmalı: Kendi araçlarınızı tamir etmek ve karşı tarafın ağır zırhlı araçlarını kilitlenmek. RPG ya da Stinger gibi roketleri mevcut ya da yere anti tank mayını döşeyebiliyor. Scar gibi çok güçlü makineli tüfeklerden tutun da pompalı tüfeklere ve hafif makinelilere kadar zengin bir silah deposu mevcut. Başta “büyük haritalar” dedim ama kalabalık haritalarda da elindeki RPG ile birden fazla düşmanı rahatlıkla etkisiz hale getirebiliyor. (Benim en sevdiğim sınıftır.) Son olarak Recon yine bildiğimiz, uzun mesafeli keskin nişancı sınıfımız oluyor. BFBC2’dekinin aksine artık kamuflaj giymediğinden rahatlıkla fark edilebiliyor. Diğer oyuncuların belli bir noktada doğmalarını sağlayan Squad Spawn Point ve çevresine gelen birileri olduğunda uyaran bir hareket algılayıcısı var. Uzak mesafelerdeki düşmanı kolaylıkla işaretleyebildiğinden bir nevi gözcü denilebilir.
Haritalar askeri ve araçlı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Askeri haritalarda piyadeler çarpışıyor, ağır zırhlı araçlar bulunmuyor ama bazen APC gibi hafif zırhlılar çıkabiliyor. Araçlı haritalardaysa koca bir alan ve jetinden tutunda hafif ve ağır zırhlısına kadar tank ve helikopter kaynıyor. Tek olmayan şeyi söyleyeyim: Dört tekerlekli buggy. Haritalar inanılmaz derecede büyük olduğundan oyun başında en yakın araca atlamaya çalışmak gerekiyor yoksa bütün yolu koşmak zorunda kalıyorsunuz. Bu da hem sizin, hem de takım için büyük bir zaman kaybı. BF3’te artık yere eğilmek var, tahmin edebileceğiniz gibi de birçok keskin nişancı kuytu köşeleri bu şekilde tutuyor ama bu durum iki detay sayesinde eşitsizlik yaratmıyor. Birincisi mesafeler BFBC2’den bile daha uzak olduğundan keskin nişancıyla adam öldürmek gerçekten zor, hele ki her hedefin sürekli hareket ettiğini düşürseniz iki defa zor. İkincisi hava birliklerinin oyuna getirdiği denge; çünkü helikopter ve jetler, yerde gördükleri düşmanı anında işaretliyor ve siz muhteşem bir yer tuttuğunuzu düşünmüş olsanız bile tepenizdeki kırmızı okla kabak gibi yeriniz tespit ediliyor. Oyundaki tabirle düşmanı “spot”lamak bu yüzden çok önemli. Artık eskiden olduğu gibi bir hitbox sorunu yok, “adamı vurduğumdan eminim ama vurulmadı” problemi yaşamıyoruz. Ayrıca BFBC2’de olduğu gibi bir adamı öldürmek için bütün şarjörü boşaltmak zorunda kalmıyorsunuz.
Multiplayer modları şunlar: Conquest, Rush, Squad Rush, Team Deathmatch ve Squad Deathmatch. Oyunun asıl ağır topları tabii ki Rush ve Conquest. Rush’ta bölge bölge haritadaki görevleri yerine getirmeye çalışırken Conquest’te o haritanın tümüne yayılmış bölgelerde özgürce dolaşarak üsleri elimizde tutmaya çalışıyoruz. Araçlı bölümlerde bu üslere tanklarla yaklaşmak en akıllıca yöntem; çünkü ortada boş gezen piyadeyi ya havadan ya da karadan rahatlıkla öldürebiliyor tank. Askeri bölümlerdeyse özellikle Grand Bazaar’ı ve Operation Metro’yu 64 kişi oynarken tam bir cehennem havası hakim. Sürekli kurşun sesleri, çığlıklar, vurulanlar, patlamalar derken başınızı kaşıyacak zamanınız olmuyor. Haritalar dengeli, çok nadiren doğma noktasına diğer oyuncuların kıstırıldığını gördüm ki benzer bir durumu yaşamanız için takımınızın tümden kabiliyetsiz olması lazım ve o da çok düşük bir ihtimal. Piyade olarak oynarken beğendiğim detaylardan biriyse silahlara takılan fener. Fener sadece karanlığı aydınlatmak için kullanılmıyor artık, feneri doğrudan gözünüze tuttuklarında gözünüze vuran parlaklık yüzünden bir şey göremiyor ve nişan alana kadar çoktan İsviçre peynirine dönmüş oluyorsunuz. Davamand Peak’teki uçurumdan aşağıya atlama sahnesiyse mükemmel. (Tanıtım videosunda koşarak uçurumdan atlama sahnesi, tek kişilik senaryo modundan değil, multiplayer modundan alınan bir görüntü!) Düşman üssüne dalışa geçmek, sizin gibi onlarca paraşütçüyle havada vurulmadan içeri sızmaya çalışmak adrenalin dolu bir deneyim. Araçlı bölümlerde helikopteri kullanmak her zamanki gibi zor ama ateş edenin işi kolay, tabii ki Engineer ve uçaksavarlardan sakındığınız sürece. Jet kullanmak çok karmaşık değil; roket at, kilitlenirsen zamanında fl are at, bundan ibaret. Asıl amaç piyadelerin başına bela olan tankları jetlerle temizlemek ve düşmanın yerini spot’lamak. Kullandığınız araçla başarılı oldukça bunun puanını arttırıp yeni özellikleri açmaya çalışmak çok önemli. Ne kadar dayanıklı bir tank, o kadar ezici güç demek. Benim gözlemlediğim kadarıyla da artık tanklar biraz daha zor yok oluyorlar. Ortalama dört ya da beş RPG ile patlıyorlar ve özellikle Abraham’ların anormal kuvvetli zırhı konusunda. Zor ölmeleriniyse etkisiz hale gelmelerini sağlayarak dengelemişler. Tanklar belli miktarda hasar aldıktan sonra hareket edemez oluyor ama halen ateş edebiliyor, size kalan tek şeyse son atışı yapmak oluyor. Seviye atlama sisteminde de ufak ufak yenilikler var. Doğrudan seviye atladığınızda yeni kamufl ajlar açılıyor, sınıfsal özellikleri açmak için sürekli olarak aynı sınıfl a oynamak gerekiyor. Silahlara ait özellikleri açmak içinse o silahla belirli sayıda adam öldürme limitini aşmak şart.
Haritalar anormal derecede büyük olduğu için adam bıçaklamakartık pek kolay değil. Büyük haritalarda insanlar yere sağlık ya da mühimmat çantası da atmıyorlar. O yüzden Assault ya da Engineer oynuyorsanız işiniz gerçekten zor. Yaralıysanız yaklaşık 30 saniye bekledikten sonra sağlığınız doluyor ama merminiz bitince ne yazık ki mühimmat kutusu olmadan yenisi gelmiyor. Eğer tek başınıza bir noktaya sızabildiyseniz, size tavsiyem tek başınıza hareket etmeden evvel takım arkadaşlarınıza sizin yanınızda doğmalarını söylemeniz.
Velhasıl BF3 çok yüksek standartlarda bir grafik şöleni sunuyor, hatta bize önümüzdeki iki - üç yıl boyunca oyunların nasıl olacağını göstermişti. Ama kendi cennetinin kapılarını pırıl pırıl görmemiz için günümüzün iyi ekran kartlarını istiyor. Hepimizin bir GTX580’i yok ama GTX570 performansına yakın ATI kartlar onların yarı fiyatına bulunuyor ve çok iyi iş çıkarıyor. Tekrar belirtmekte fayda var ki bu bir geçiş dönemi ve böyle zamanlarda herkes “acaba ilk çıkışı kim yapacak diye” isteksizce birbirine bakar ve bekler. Evvelden Crytek yapmıştı, şimdi adım atma sırası EA DICE’a geldi. Kesinlikle eşsiz ve büyük bir savaş deneyimi istiyorsanız bu açıdan rakipsiz BF3. Arşivinizde bulunması gereken en önemli oyunlardan biri, bir teknoloji harikası. Üzerinden 4 yıl geçtiği halde bakın yazıyorum.